20 Ekim 1991

Haydi aydınlar, borç ödemeye…

  Siz... Belki farkında değilsiniz... Bu ül­kenin talihli kişile­rinden birisiniz. Toplumumuzun ancak belirli bir kesiminin paylaşa­bildiği sıfatınızın şemsiyesi altında kendime de bir yer edinebil­mek için, önce izninizin cömertliğine, sonra da hoşgörü­nüzün enginliğine sığınıyo­rum ve beni de aranıza alma­nızı istiyorum. Koronun bir üyesi olduğu­ma göre şimdi, birinci cümle­mi düzeltebilirim ve ortak ni­teliğimizi sizle birlikte açıkla­yabilirim: “Biz, belki farkında deği­liz, bu ülkenin talihli kişilerinden biriyiz.” Çünkü hepimiz, birer ilko­kul mezunu kişiyiz. Bir Tanrısal ödülümüz olan sağlığımızdan da öte ger­çek talihimizin nedeni ve kay­nağı. İlkokul mezunu olabilmemizdir. Çoğumuzun ilkokul öğren­cisi olduğumuz yıllarda devlet henüz, ilkokul öğrencisi olabi­lecek yaştaki tüm çocukları için, bir sınıf sırası sağlayabilecek parasal güce sahip değildi. İlkokula başlama yaşındaki çocukların, bu nedenle ancak bir bölümü ilkokula kayıt yap­tırabiliyorlar, “beşi bitirebildikten’’ sonra ise bir yaşamın temel taşı gücündeki talihe ancak onlar sahip olabiliyor­lardı. İşte biz, tüm ilkokul me­zunları, birlikte böylesine bir talihi ortaklaştık. Okul çağındaki çocukların ancak bir bölümüne okul sıra­sı bulunabildiği bir ortamda "ilkokulda okuyabilmek”, ki­şiyi ister istemez talihli kılı­yordu ama... Okula giremeye­ni de talihsizler sınıfına itiyor­du. Ve talihli kişileri, kendileri farkında olmadan, birer suçlu durumuna da düşürüyordu. Çünkü “Şimdi okullu ol­duk, sınıfları doldurduk” şar­kısı söyleyen öğrenciler, ken­dilerinden başka bir çocuk için boş tek sıra bırakmadıkla­rını ve kendi varlıkları nede­niyle bir yaşıtlarının okula gi­rebilme hakkını engellediklerini o yıllarda düşünemiyorlardı bile. Okuyup, akla karayı birbi­rinden ayırdedebilecek bir ka­fa yapısına sahip olduktan sonra ancak, anlayabildik. Biz, çocukluğumuzda, kendi suçu­muz olmaksızın büyük bir suç da işlemişiz, meğer. Biraz keskin hatlı bir sav olacak ama, içinde gerçek payı da yok değil: “Türkiye’de, belirli bir ya­şın üstündeki her ilkokul me­zunu, bir yaşıtının ilköğre­nim görme hakkını engelleme suçu işlemiştir.” Türkiye'yi, Ankara’nın do­ğusundan öte görmemiş, ağ­zında bir yandan İstanbul sa­kızı çiğneyen, öte yandan Van, Urfa, Diyarbakır, Ağrı konu­sunda sosyolojik reçeteler ge­veleyen sentetik aydınlarımı­zın dışındaki yurtsever aydın­larımız, aydınlık görevlerinin üstüne bir de, borç ödeme yü­kümlülüğü eklemişlerdir. Bu aydınlarımız, isteme­den de olsa, okul dışında bıraktıkları talihsiz kişilere karşı kendilerini, yaşam boyu borç­lu saymışlardır ve tüm yaşam­ları süresince o kişilere borçla­rını, taksit taksit de olsa, öde­meye çalışmışlardır. Nerede mi bulmuşlardır o kişiyi? Onu, birgün Urfa’nın Mesrefe köyünde buldular. Bir ağanın toprağında, karın tokluğu karşılığında, ırgat olarak çalışıyordu. Bitlis’te, bir öğle zamanı büryan kebabı yapılan bir dükkanın vitrini önünde, gö­zünün ucuyla gördüğü içerdekilerin iştahını görmezlikten, kapıdan sızan nefis kokuları içine çekmezlikten gelip, başı­nı başka yöne çevirerek yürü­yordu. Adana’nın sarı sıcağında bembeyaz pamuk bulutlarını avuçlayıp, torbalara dolduran da oydu, Zonguldak'ta yerin yedi kat derininden kopardığı kömür parçalarını yeraltı vagoncuklarında biriktiren de oydu. Ayvalık'ın köylerinde zeytin topluyordu mevsimlerden bir mevsim. Ordu'nun, Gire­sun'un, yamaçlarında ise fın­dık dallarından çotanakları da o topluyordu, bir başka mev­sim. Silifke'nin Taşucu’nda ağ­lardan balık boşaltan da o idi. Perşembe’nin Kaleönü’nde kasalara hamsi dolduran da o idi. Kayseri’nin Pınarbaşı ilçe­sinin Uzunyayla yöresinde koyunundan süt sağıyordu bir kez. Kars'ın Sarıkamış'ının Karaurgan köyünde ise, yün eğiriyordu bir başka gün. Denizli'de de, güç durumdaydı, Tekirdağ'da da. İlkokulda oturabileceği bir sıra bulamadığı gün başlayan talihsizliği, tüm yaşamı süresince, bedenine bir ucuyla bağlı gölge olmuştu ona. Öylesine kolaydı ki onu bulmak. Bulunduğu, görüldüğü her yerde, tüm varlığıyla, vadesi gelmiş bir borç senedi haklılığıyla çıkıyordu alacaklısının karşısına. Pınarbaşı’ndan Taşucu’na, Mesrefe’den Giresun’a, Tekirdağ'dan, Denizli'den, Zongul­dak’tan, Adana'ya ve her yöre­sine kadar tüm ülkede, talihli­lerimizle ve talihsizlerimizle tümümüzü bir yüce çatı altın­da temsil edecek ve yönetecek kişileri seçeceğiz bugün. Yeni oluşacak meclisin yeni üyelerini, "ilkokul beşi bitirebilmeyi" bu ülkede bir "talih" olarak kabul edebilecek denli sorumlu kişiler arasından seçebilirsek eğer, hem, bizim yüzümüzden okul dışında kalmış talihsizlere bireysel borcumuzun bir taksidini daha ödemiş olacağız... Hem de, kendi suçumuz sonucu "yaşanmamış yaşamlar"ın sahipleri olarak bırakıl­mış o kişilere, vadesi hiçbir zaman dolmayacak bir yaşam borcunun artık, en üst düzey­de kurumsallaştırılmış bir yöntemle ödenmesi dönemini de başlatmış olacağız...

Etiketler:, , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title