Kimi gazetelerin özellikle birinci sayfalarının tepesinde görülen haber başlıkları, yapısal özellikleri açısından okyanusların ortasındaki buzdağlarından hiç de farklı değildirler.
Bir buzdağının, ancak dokuzda bir oranındaki bölümünün suyun üstünde görülebildiğini, dokuzda sekiz oranındaki bölümünün ise suların altında kaldığı için görülemediği hatırlandığında...
Arkasındaki amaç ve neden görülemeyen bir haberle olan benzerliği kolaylıkla ortaya çıkar.
Okyanusun ortasında bir buzdağının ancak ucunu görebilen bir gemi kaptanı, o görünen bölümün altında yatan korkunç gerçeğin boyutunu da bildiğinden, suyun üstündeki o küçücük parçayı asla küçümsemez ve ne denli büyük olduğunu bildiği o buzdağı karşısında önlemini, o küçücük parçayı görür görmez, yani iş işten geçmeden alır.
Bir okyanus kaptanında bulunması gereken bu dikkat, bir gazete okuyucusunda da bulunmalıdır.
Gazete okuyucuları, kimi gazetelerin özellikle birinci sayfalarında gördükleri başlıkların bir bölümüne bakıp da, o başlık altında kendilerine sunulan haberi asla küçümsememelidirler.
Gazete okuyucuları da bilmelidirler ki o başlık ve o başlık altında sunulan haber gerçekte, aynen bir buzdağının suyun üstünde görülebilen parçasıdır.
Kendilerine sunulmak istenilen olayın, o başlık ve o haber altında yatan gerçek amacını ve nedenini, deneyimli bir okyanus kaptanı yetkinliğiyle bir gazete okuyucusu da önceden görmek, önceden bilmek ve...
Alması gereken önlemini, belirlemek zorunda olduğu tavrını, davranışını da, iş işten geçmeden, önceden almaya, önceden belirlemeye bakmalıdır...
Sakin bir tatil günü geçirmeyi düşlediğiniz böylesi bir pazar gününüzde sizi, sakinlikle uzaktan yakından hiç de ilgisi olmayan böyle bir konunun içine sokmaktaki amacımız, son birkaç hafta içinde gözlerinizin önünde olup bitenleri size daha net bir biçimde göstermeye çalışmaktadır.
Haydi şimdi hep birlikte geçen ayın son haftasına gidelim ve DYP Genel Kongresi'nin sonucuna bir göz atıverelim.
Oooo... Kongre sonucuna göz atmamıza bile gerek yok... Sonuç, özel olarak hazırlanmış, paketlenmiş ve önümüze sunulmuş, gözümüze sokulmuştur.
Tek aday Tansu Çiller, tek başına katıldığı Genel Başkanlık yarışını, yarışın başında kazanmıştır.
Onun kendi kendine kazandığı bu Genel Başkanlık zaferi, bir başka zaferin daha müjdecisi olmuştur.
Yarışa kalkışırken ayrıca Başbakan sıfatı da taşıyan Tansu Çiller, yarışa tek başına girerken de, yarıştan tek başına çıkarken de sadece DYP Genel Başkanlığı’nı yeniden kazanmakla kalmamıştır, yarışın sonunda ayrıca bir de, Başbakanlık sıfatını da yeniden kazanmıştır.
Buraya kadar olanlar için, bundan başka pek birşey söyleyeceğimiz yok. Fakat Tansu Çiller’in yeniden DYP Genel Başkanlığı’nı ve yeniden Başbakanlığı kazanmasından tam bir gün sonra kendisine Almanya'dan gönderilen seçim zaferi armağanı karşısında şaşırdığımızı ise itiraf etmek zorundayız.
DYP Genel Kongresi'nin sonucu ile, Alman Hükümeti’nin PKK'yı Almanya'da yasadışı ilan etmesi olayının böylesine birbiri peşi sıra gelmesi, insanın hem gözlerinin içine, hem de beyninin kıvrımları içine küçücük küçücük buzdağı tepecikleri sokuşturuyor.
Eski şiddetiyle yeniden başlamaması için dua ettiğimiz Güneydoğu’daki terörün, bir anda bıçakla peynir kesercesine bir netlikle kesilmesi olayı ile...
PKK’nın, birçok Avrupa ülkesinde yasadışı ilan edilmesi arasında bir ilişki kurmak, acaba gözlerimizin önünde ve beynimizin içinde yeni yeni buzdağı görüntüleri mi oluşturmaktadır, yoksa bizim gözlerimizdeki bir bozukluğu mu haber vermektedir?
Fransa'nın PKK’yı “Tu kaka” ilan etmesiyle, aynı Fransa'nın Türkiye'ye şimdilik on adet Cougar helikopteri satması arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmak da...
Avrupa ülkelerinin, birbirleriyle yarış ederlercesine Türkiye'den yana tavır koymalarının hemen ardından, Bayındırlık Bakanı Onur Kumbaracıbaşı'nın yeni bir asma köprü kurulacağını müjdeleyerek onları, Türkiye’yle ilgili yeni bir yarışa hazırlaması da…
Başbakan Tansu Çiller’ in, boynunda yedekte taşıdığı başörtüsünü dalgalandıra dalgalandıra açıp, sanki içinden “Bismillah” diyormuş gibi dudaklarını da oynatarak o başörtüsüyle saçının bir bölümünü kapadıktan sonra, önce merhum Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın kabirleri başında, daha sonra da merhum Özal’ın kabri başında Fatiha okuyor pozları vermesiyle...
Aynı Tansu Çiller’in, ulusun bir bölümünü "Demedi demeyin... Ben gidersem, sonra Refah Partisi gelir, haaa" korkutması, ulusun bir başka bölümünü ise, "Hazır ben varken, Refah Partisi’ne ne gerek var, canım?” göz kırpmasıyla oyalaması, hem de partilerin yavaştan yavaştan hazırlandıkları yerel seçimler öncesinde de gözlerimizin önünde ve beynimizin içinde öylesine irili ufaklı buzdağı tepecikleri oluşturuyorlar ki...
Vazgeçtik alt bölümlerinin ne denli büyük ve korkunç olduklarını görebilmeye çalışmaktan, buzdağlarının birbiri ardısıra üstümüze üstümüze gelen bu küçücük tepecikleri bile zorluyor bizi, önlemimizi şimdiden almaya, tavrımızı, davranışımızı ve yanımızı, şimdiden belirlemeye, iş işten geçmeden...
Etiketler:Alman Hükümeti, Başbakan, Başbakanlık, başörtüsü, buzdağı, Cougar helikopter, DYP Genel Kongresi, Gazeteci, kaptan, mete akyol, okyanus, seçim zaferi, Tansu Çiller, yasadışı