01 Haziran 2016

En Büyük Düşmanımız Bilgisizlik

      Türk halkının bugün yaşamakta olduğu irili ufaklı tüm sorunların temelinde iki ana sorun vardır. Bu iki ana sorun, Türk halkının bugün içinde bulunduğu tüm sorunların hem nedenidir, hem kaynağıdır, hem çözüm anahtarıdır. Türk halkının önemli bir bölümü bu iki büyük sorunlarımızla birlikte yaşamaya öylesine alışmıştır ki, onların birer sorun olduğunun da, hatta bugünkü irili ufaklı sorunlarımızın kaynağı olduğunun da ayırdında değildir. Ortada bir sorunun varlığını kabullenemediği için de, doğal olarak, bir çözüm arayışına gereksinim duymamıştır; dolayısıyla tüm sorunlarımızın çözüm yolunun, gerçekte bu iki ana sorunumuzun çözümünde olduğunu da görememiştir. Bu iki ana sorunumuzdan biri, Türk halkının, dinini öğrenmesi ve anlaması gerektiği düzeyde öğrenememiş, anlayamamış olmasıdır; öteki, Türk halkının, Atatürk’ü öğrenmesi ve anlaması gerektiği düzeyde öğrenememiş, anlayamamış olmasıdır.   * * *   Türk halkının büyük bir bölümü, yüzyıllardır en iyi bildiğini sandığı bir konuda, yüzyıllardır yeterince bilgi sahibi olamamıştır. Bu konu, dinidir. İslam dininin tek kitabı, “Allah kelamı” olarak bildiğimiz ve kabul ettiğimiz Kuran’ı Kerim’dir. Arapça olarak indirildiği için kendi dilinde okuyamadığı Kuran’ı Kerim’i Türk halkı, yüzyıllar boyunca, ağızlardan kulaklara aktarılmak yöntemiyle öğrenmeye ve anlamaya çalışmıştır. Dinini, Kuran’ı Kerim’i okuyabilecek ve anlayabilecek düzeyde Arapça bilen din adamlarından öğrenebilenler, bu nedenle talihli olmuşlar, dinini bilmeleri gereken düzeyde bildikleri için de, toplumda saygın bir yer edinmişlerdir.   * * *   Türk halkının böyle bir talihe sahip olamayan büyük bir bölümü, çok üzücüdür ki dinini, Kuran’ı Kerim’i anlayabilecek düzeyde Arapça bilmeyen kişilerin anlatımlarından öğrenmek zorunda kalmıştır. İslam dinini, kendileri başka kişilerin anlatımlarından öğrenen ve vazgeçtik Kuran’ı Kerim’i anlayabilecekleri düzeyde Arapça bilmelerinden, Türkçe okuma yazma bile bilmeyecek denli bilgisiz bu kişiler, hiçbir zaman haketmedikleri din adamı sıfatlarıyla ve “din görevlisi” kadrosuyla devlet tarafından uzun yıllar, özellikle köylerdeki camilerde görevlendirilmişlerdir. Bu içler acısı durum, dönemin Diyanet İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata tarafından, 19 Ağustos 1962 tarihli Yeni Sabah gazetesinin birinci sayfasında, şu feryatla açıklanmıştır: “60 bin din adamından 55 bininin hiç tahsili yok.”   * * *   Osmanlıcılık heveslileri sevinmesinler. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de bu konudaki “manzara-i umumiye” aynıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda askerlik görevini “Şark cephesi”nde yapan tanınmış yazar Şevket Süreyya Aydemir, birinci baskısı 1963 yılında yayımlanan “Suyu Arayan Adam” adlı kitabında, cephedeki gözlem ve izlenimlerini anlatırken bu konuya da değiniyor. İşte, Şevket Süreyya Aydemir’in tanıklığından bir bölüm: “…..Sonra da askerlere: “Bizim dinimiz nedir? Biz hangi dindeniz?” dedim. Hep birden: “Elhamdü-l-illah Müslümanız” diye cevap vereceklerini sanıyordum. Fakat öyle olmadı. Cevaplar birbirine karıştı. Kimisi ‹‹İmam-ı azam dinindeniz›› dedi. Kimisi ‹‹ Hazreti Ali dinindeniz›› dedi. Kimisi de hiçbir din tayin edemedi. Arada: “İslamız” diyenler de çıktı ama; “Peygamberimiz kimdir?” deyince, onlar da pusulayı şaşırdılar. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta bir tanesi, “Peygamberimiz Enver paşadır” dedi. İçlerinden peygamberimizin adını duymuş olan birkaç tanesine de: “Peygamberimiz sağ mı? Ölü mü?” deyince iş tekrar çatallaştı. Herkes ağzına kolay gelen cevabı veriyordu. Bir kısmı sağ, bir kısmı ölüdür tarafını tuttu. Fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu yahut bir tarafın daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca hemen o tarafa kaydığı görülüyordu. “Peygamberimiz sağdır” diyenlere, “O halde peygamber hangi şehirde oturur?” diye sordum. Cevaplar tekrar karıştı. Onu İstanbul’da, Şam’da yahut Mekke’de yaşatanlar oldu. Hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu. “Peygamberimiz ölmüştür” diyenlere de, “Peygamberimiz ne kadar zaman evvel öldü?” dediğim zaman bu sefer onlar şaşırdılar. Yüz sene evvel, beş yüz sene evvel, bin sene evvel diye gelişi güzel cevaplar verenler oluyordu. Fakat çoğu, hiçbir vakit tayin edemiyorlardı. Dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmeyince de din ahkamını ve ibadetleri doğru dürüst bilen hiç kimse çıkmadı. Bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. Hepsi de Anadolu köylüleriydiler… Ben ilk adımda askerlerimi dindar ve müteassıp zannetmiştim. Fakat onlar bilgisizdiler.”   * * *   Türk halkının büyük bir bölümü, dini konusunda olduğu deni, Mustafa Kemal Atatürk konusunda da yeterince bilgi sahibi edilememiş, bu konuda da bilgisiz bırakılmıştır. Türk halkının önemli bir bölümü, Mustafa Kemal Atatürk’ü de öğrenmesi ve anlaması gerektiği düzeyde öğrenememiş, bu bilgi eksikliğinin doğal sonucu olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ü de anlayamamıştır. Halkımızın bugün yaşamakta olduğu irili ufaklı tüm sorunların temelindeki iki ana sorundan biri de budur.   * * *   Mustafa Kemal Atatürk’ü yalnızca önüne getirilen belgelere bakarak ya da şöyle bir göz attığı kitaplarda, dergilerde okuduklarını ezberleyip, sonra da bunları, körpe beyinler karşısında üstelik sıkılmadan ve nöbet geçirmekte olan bir meczup heyecanıyla ezberlerini yineleyerek nakleden “tarihçi görünümlü sözüm ona tarihçi”lerden değil de, o belgelerin gerçekliği yanısıra, onları ortaya çıkaran kişilerin kim olduklarını ve kim olmadıklarını da araştırıp, onların maskelerini indiren ve… Belgenin de, belgeyi sunan kişinin de ve Mustafa Kemal Atatürk’ün de doğru olanını anlatan dürüst tarihçilerden öğrenip, doğru olanı anlayabildiğinde, Türk halkının başka bir bölümü de kendini ayrıca, benzer bir girişim heveslilerinin sömürü oyuncağı olarak kullanılmaktan kurtarmış olacaktır.   * * *   Bir kez daha yineliyorum, gerekirse bin kez daha yinelerim: Türk halkının tümü, dinini ve Atatürk’ü öğrenmesi ve anlaması gerektiği doğruluk düzeyinde öğrenebildiğinde ve anlayabildiğinde, yalnızca bu iki ana konunun bilgisizi olmak sorunundan kurtulmakla kalmayacak, bu iki ana sorundan kaynaklanan irili ufaklı tüm sorunlarının kendiliklerinden çözümlendiğini de görmesinin rahatlığına kavuşmuş olacaklardır.

Etiketler:, , , , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title