01 Mayıs 2015

Teşekkürler Yurtseverlerimiz

  Bir yanda ulusumuzu, “kasabının bıçağını yalayan dana” konumuna düşürücü düşman ayinleri, törenleri, ziyaretleri… Bir yanda Papa’nın, Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olduğuna kendini bile inandırdığının kanıtı olan ve bu nedenle “Allah kelamı” kesinliğiyle açıkladığı, kendi el yapısı hükmü… Bir yanda, Rönesans’ın ilk ışıklarının doğduğu Avrupa’nın, şimdi dedeleri Galile’leri, Voltaire’leri, Bruno’ları yoksayan torunlarının Orta Çağ özlemi kokulu ortak kararı… Yetmedi… Bir yandan da, “dostumuz”, “müttefikimiz”, “stratejik ortağımız”, “Büyük ağabeyimiz”in, kabul edilmesi olanaksız görüşleri… Türkiye’de hava durumu, geçen ay, böyleydi. Oysa karaların en karası bu bulutların, beraberinde büyük bir fırtınayla hangi yıl, hangi ay, hangi gün gelecekleri, üç gün, beş gün öncesinden değil, yıllar öncesinden biliniyor, bekleniyordu. Peki… Ulusal onurumuza yönelik bu uluslararası yalanlar saldırıları karşısındaki “sözde bize özgü” suskunluğumuzun nedeni neydi, anlamı neydi?.. “Biz bu konuşmaları ve kararları yoksayıyoruz” demek ve bir umursamazlık belirtisi olarak bisiklete binip, tur atmak, ulusal onurumuza yapılan bu saldırılar karşısındaki devlet tepkimiz olamazdı. Sesimizi üst katlara duyurabilmemiz için, yol kenarındaki evini sular basan bir selzede çaresizliğiyle “Devlet nerede?” diye bağırmamızın da bir yararı olmayacağını biliyorduk… O nedenle son yıllarda biz, kendi evimizi kendimizin temizlemesi örneği, kendi işimizi kendimiz yapıyoruz, ulusal onurumuza kondurulmak istenen tozları, kendimiz savuşturuyoruz. Teşekkürler Doğu Perinçek, teşekkürler Mehmet Perinçek, teşekkürler Uluç Gürkan, Onur Öymen, Cengiz Özakıncı… “Türkler Ermenilere soykırım yaptı” savının büyük bir yalan olduğunu, belgelerle, bilgilerle “Avrupa mahkemeleri”nde siz kanıtladınız, siz karara bağlattınız… Önce Rusça öğrenip, sonra Moskova arşivlerini yazıldıkları dilde okuyarak, bu savın yalan olduğu gerçeğini, üstelik yalan sahiplerinin belgeleriyle, ilk başbakanlarının ifadeleriyle, itiraflarıyla siz günışığına çıkardınız… “Türkler Ermenilere soykırım yaptı” yalanına bir kılıf oluşturabilmek düşüyle görevlendirilen, İngilizlerin en üst yargı organı, Kraliyet Yüksek Savcılığı’nın, “Bu savlar, (yani bu yalanlar), bir yargılama başlatılması için geçerli sayılamaz” gerekçesiyle iddianame hazırlamayı bile reddederek, Malta’ya götürülen tüm “sözüm ona sanıklar”ın beraatlerine karar verildiği gerçeğini de, yüzyıla yakın süre sonra da olsa, bir müjde tazeliği ve coşkusuyla sizden duyduk, sizden öğrendik. Çeşitli toplantılarda yaptığınız konuşmalarla, bu konuşmalarınızın metinlerini binlerce izleyicinize ulaştırdığınız internet gönderilerinizle, size sayfalarını açabilen yayın organlarındaki yazılarınızla, kameralarının objektiflerini yöneltebilen, mikrofonlarının kulaklarını uzatabilen bir ve iki televizyondaki konuşmalarınızla, ulusal onurumuzun çevresindeki toz zerreciklerini siz savuşturdunuz, siz uzaklaştırdınız… Kişisel gurur kaynağımız yurtseverliğimizden aldığımız yetkimiz ve cesaretimizle size minnettarlığımızı bildirmek istiyoruz. Görevini, tüm sorumlulukları doğrultusunda yerine getirmiş yurtseverlerin mutluluğu ve huzuru içinde şimdi siz, açık alınlarınızla bisikletlerinize binebilir ve tur atabilirsiniz… Görevini, tüm sorumlulukları doğrultusunda yerine getirmiş yurtseverlerin mutluluğu ve huzuru içinde bisikletine binip, tur atmak hakkına sahip yurttaşlarımızdan biri de, Özlem Karaçam’dır. Adını, çoğumuzun belki de hiç duymadığı Özlem Karaçam’a da tüm yurtseverler adına büyük bir teşekkür borcumuz var. Bu borcumuzu da ödeyelim: “Teşekkürler, Özlem Karaçam…” Aslında bu borcumuzu Özlem Karaçam’a, kendisine de teşekkür borçlu olduğumuz bir başka “Atatürk Türkiyesi kadını”, yazar Meriç Velidedeoğlu ödedi. Yalnızca “duruşu” nedeniyle değil, “dinamizmi” nedeniyle de örnek alınması gereken “Atatürk Türkiyesi kadını” simgesi Meriç Velidedeoğlu, Balyoz davasının kararı açıklandıktan sonra yargıç kürsüsüne giderek, belki de torunu olabilecek yaştaki genç “Atatürk Türkiyesi kadını” Özlem Karaçam’ı kutladı, ona teşekkürlerini bildirdi. Kartal 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Özlem Karaçam, Türkiye’yi beş yıldan bu yana kaplayan Balyoz Davası kara bulutlarının arasından o gün bir umut ışığı olarak süzülen ve Balyoz Davası’nın tüm “sözüm ona sanıkları”nın beraatine karar vererek, yurdumuz üstündeki tüm kara bulutları savuşturan, Türkiye’yi aydınlıklara kavuşturan yargıçtır. Bu kararıyla Özlem Karaçam, Türk Ordusu’na yapılmak istenen bir suçlamanın asılsızlığını ortaya çıkarmakla kalmadı, Türk Ordusu’nun, onuruna toz kondurtmamak ilkesini ve özenini de bir kez daha perçinlemiş oldu. Siz, Özlem Karaçam, Türk Adalet tarihinde sık sık anımsanacak bu kararınızla ayrıca, Türk Ordusu’nun böyle bir suçlama nedeniyle yargılanabileceğine karar veren Türk Adaleti’ni de, bu nedenle kendi üzerine kendi kondurduğu ve dokunulmasa “metastasa neden olabilecek nitelikteki” habis bir toz lekesinden de temizlemiş oldunuz. Siz de şimdi, mutluluk ve huzur içinde bisikletinize binip, tur atabilirsiniz, sayın Türkiye Cumhuriyeti yargıcımız…

Etiketler:, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title