01 Aralık 1991

Görevini yapmış vatandaş

  Yüzünde şaşkın bir ifadeyle yıldırım gi­bi içeri giren adam, kendini doğruca Amerikan bara attı. “Bir viski, lütfen” dedi barmene. Yüzü şaşkın ifade­li adam, barmenin uzattığı bardağı aceleyle kavradı, ağzına götürdü ve... Bardaktaki viskinin tümünü ağzına boşalttı ama bir yudumunu bile içmedi. Gargara yaptı, ağzını çalkala­dı ve sonra da ağzındaki viskinin tümünü yere tükürdü. “Amma da şoförmüş haaa..." diye söylendi kendi kendine. Barmen büyük bir hayretle onun bu yaptıklarını izlerken, yüzündeki şaşkın ifade bir neb­ze olsun azalmaya başlayan müşteri, bardağını barmene uzattı: “Bana bir viski daha, lüt­fen...” dedi. Barmen yine bir çırpıda dol­durdu bardağı. “Buyurun efendim..." Barın bu değişik müşterisi, viski dolu bardağı yine ağzına dikti, içindeki viskinin yine tü­münü boşalttı ağzına ve yine bir yudumunu içmedi. Birinci­sinde olduğu gibi yine ağzını çalkaladı, gargara yaptı ve yine yere tükürdü ağzındaki tüm viskiyi, Sonra, yine aynı biçimde söy­lendi kendi kendine: “Amma da şoförmüş haaa..." dedi. Barın bu akşamki değişik müşterisi iki kez değil, üç kez, beş kez, altı, yedi, sekiz kez ay­nı şeyi yaptı. Barmenden viski istedi, vis­kiyi içmeyip onunla gargara yaptı, ağzını çalkaladı ve yere tükürdü. Her tükürüşünden sonra da, hep aynı cümleyi söyledi durdu, kendi kendine: “Amma da şoförmüş haaa..." dedi. Başlarda onu merakla izleyen barmenin artık sabrı tükenmiş­ti. Müşterisi sekizinci viskisini de tükürdükten sonra, karşısın­dakinin bir müşteri, kendinin de bir çeşit ev sahibi olduğunu unuttu, bir anda patlayıverdi: “Yahu sen ne yapıyorsun, ar­kadaş?" dedi “Viskini madem ki içmeyeceksin, o halde ne de­meye birbiri ardı sıra ısmarla­yıp duruyorsun? Hadi paran bol da ısmarlıyorsun diyelim... İçsene bari be adam... Niye tükürüyorsun öyle?... Ayrıca nedir o ikide bir (Amma da şoförmüş) diye söylenip, dur­man?...” Barmenin bu çıkışı karşısın­da yeni müşteri yelkenleri indi­rir gibi oldu: "Sinirlenmezsen, anlatırım" dedi ve... Bara gelmek üzere karşıdaki kaldırımdan bu yandaki kaldırı­ma geçtiği andan itibaren başla­dı anlatmaya: “Tam kaldırıma geldiğim sı­rada bir de baktım, koskoca bir kamyon, kaldırımın önün­deki arabaların arasına park etmeye çalışıyor. Şoförün kamyonu park et­meye çalıştığı yere baktım, avuç içi kadar bir yer. Buraya değil bu koskoca kamyon, bir Volkswagen'in kaplumbağa modeli bile zor girebilirdi." Adamcağızın yüreğindeki tüm iyilik melekleri, anında görüntü örneği, birdenbire hare­kete geçmişler. Sadece kendile­ri harekete geçmekle kalsalar, mesele yok. Bizimkini de dolduruşa getirmişler, bizimkini de harekete geçirmişler. “Kamyonun şoförüne yar­dımcı olmak istedim" diyerek sürdürdü anlatmasını. "Kamyo­nunu park etmeye çalıştığı ye­ri yanlış görmüş olabileceğini hatırlatmak istedim kendisi­ne... Bunu bir vatandaşlık gö­revi olarak kabul etmiştim, çünkü..." Bu vatandaşlık görevini yap­tığına inanarak, başını uzatmış kamyonun şoför mahallinin penceresine doğru ve duyurabileceği bir sesle bağırmış: "Şoför efendi, şoför efendi” demiş "Kamyonunu park et­mek istediğin yer, sandığın ka­dar geniş değil... Bu kamyon imkanı yok sığmaz oraya...”  Şoför başını uzatmış kapı penceresinden ve aşağı, bizimkine doğru eğilmiş hafiften "Ben o yeri gözüme kestirdim, kafama koydum bir kez” demiş “Üç manevra yerine beş manevra yaparım, baktım ol­madı, onbeş manevra yaparım, yine de sokarım bu kamyonu o yere... Çünkü gözüme kestir­mişim, kafama koymuşum o yeri bir kez...” Baktın şoför böylesine kararlı ve de inatçı "Neşen bilir” de­yip, çekip gitsene oradan... Hayır, olmazmış öyle şey... Vatandaşlık görevini sonuna dek sürdürmeliymiş sorumlu­luk sahibi bir vatandaş. Bir kez daha uzanmış kamyo­nun penceresine: “Şoför efendi, şoför efendi” demiş yine. Kamyon şoförü başını pence­reden aşağı sarkıtınca, bizim­kiyle gözgöze gelmiş: “Yine mi sensin, be adam?” diye bağırmış. "Senin derdin ne?... Ne istiyorsun?...” Ah vatandaşlık görevi, sen yok musun?... Canını yesinler senin... Sırf bu vatandaşlık görevini yerine getirebilmek için dayatmış bizimki, yeniden: "Senin o kamyonu park et­meye çalıştığın yere, değil bu koskoca kamyon, Volkswagen'in en küçük modeli bile girmez" demiş. “Ne kendini boş yere sıkıntı­ya sok, ne de kamyonunu boş yere yor... Gel vazgeç bu sevda­dan..." Kamyon şoförü bu kez pence­reden yanıt vermemiş. Kapıyı açmış, direksiyon başından aşa­ğı, yere inmiş ve sakin sakin sormuş bizimkine: “Bu kamyonu bu yere park edeceğime sahiden inanmıyor musun?” demiş. Bizimki, kaldırım kenarında­ki boş yere bir kez daha bakmış... Sonra kamyona bir kez daha bakmış ve... Kararını de­ğiştirmemiş: "Bu kamyonu buradaki bu boş yere asla park edemezsin” demiş. “Çünkü göz var, nizam var... Hesap var, kitap var... Bu kamyon, buradaki bu boş yere asla sığmaz..." Kamyon şoförü yine sakin sa­kin sormuş: “Ben bu kamyonu, burada senin gözlerin önünde, kaldı­rım kenarındaki bu boş yere park edersem...” demiş "O za­man lütfen izin verir misin, ağ­zının orta yerine tükürebilir miyim?” Bardaki yeni müşteri, öykü­sünün tam bu yerinde biraz durdu ve kendisini büyük bir merakla dinleyen barmenden bir viski daha istedi. O bardaktaki viskiyi de bir di­kişte ağzına boşalttı, fakat yine bir yudumunu bile içmedi. Gargara yaptı, ağzını çalkala­dı, sonra tümünü yere tükürdü Ve yine aynı sözcüklerle söy­lendi kendi kendine: “Amma da şoförmüş haaa...

Etiketler:, , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title