Çocukluğumuzda kimimiz evcilik oynadık, kimimiz kovboyculuk oynadık. Büyüdüğümüzde ise, ne olup bittiğinin farkına varamadan işe güce daldık, oyun oynamaya zaman bulamadık.
Koca koca adamlar, zarif zarif hanımlar olduğunuza aldırmazsanız eğer...
Var mısınız şimdi burada benimle bir oyun oynamaya?
Mesela, "kandırmaca” oynayabiliriz. Kurallarını bilmiyorsanız, korkmayın... O kadar kolay ki öğrenmesi... İnsan bir kez öğrendikten sonra da, o kadar kolay, o kadar zevkle oynanıyor ki bu oyun...
Evcilik oyununda nasıl birimiz ev sahibi oluyoruz, ötekilerimiz de konuk olup, onun evine konukluğa geliyorsak... Kandırmaca oyununda da birimiz politikacı oluyoruz, ötekilerimiz ise sade suya tirit sade vatandaşlar oluyoruz ve... Politikacı olanımız kandırmacalarla dolu bir konuşma yapıyor, sade suya tirit sade vatandaş olanlarımız da saf saf onu dinliyoruz.
Oyunun kuralına göre politikacı olanımız, konuşmasının içine bir ya da birkaç kandırmaca cümlesi koyuyor. Sade suya tirit sade vatandaşlar olanlarımız ise, konuşmadaki bu kandırmaca cümlelerini buluyorlar.
Oyunumuzun bundan sonraki bölümünde, kandırmaca cümlesini ilk bulan kişi, politikacının yerine geçiyor, kendisi politikacı oluyor ve bu kez o kandırmacalı bir konuşma yapıyor. Hazırsanız, oyunumuzun bir provasını yapabiliriz. Politikacı olanımızın konuşmasıyla başlıyoruz:
“Benim sevgili vatandaşlarım... Bana yirmi gün, on saat, otuzaltı dakika kadar bir süre verirseniz, ben de size söz veririm ki... Cebinizdeki bir milyon liranızı bu süre sonunda tam iki kat arttıracağım...”
Politikacı olanımızın konuşmasının birinci bölümü bu kadardı. Şimdi bu bölümdeki kandırmacalı cümleleri bulacağız. İlk kandırmacalı cümleyi bulanımız, politikacı olacak.
Hadi konuşsanıza... Politikacı olanımızın konuşmasındaki kandırmacalı cümlelerden birini olsun bulup, göstersenize...
Allah, Allah... Sade suya tirit sade vatandaşlarımızdan “çıt” sesi bile çıkmıyor.
“Dilimizi mi yuttuk arkadaşlar?... Konuşsak ya...”
Kimseden yine “çıt” yok.
“Çenemiz mi kilitlendi, dostlar?... Bize ne oldu?”
Değil “çıt”, hiçbirimizden “gık" bile çıkmıyor.
"Bakınız, oyunun kurallarını bir kez daha hatırlatalım... Politikacı arkadaşımızın konuşmasındaki kandırmacalı cümleleri bulacağız ve ilk bulan kişi, politikacı olanımızı koltuğundan indirecek, yerine kendi geçecek...”
İçimizden tek kişinin kılı bile kıpırdamıyor.
Konuşmasında kimsenin kandırmacalı bir cümlesini bulamadığını görünce politikacı olanımız, bu suskunluğun verdiği cesaretle daha da coşuyor, alay edercesine derecede kandırmacalı cümle dolu yeni bir konuşma yapıyor:
"Matbaada mor mürekkep kalmadığı için arkadaşlarımız geçen yıl size söz verdiğimiz mor kartvizitleri bastıramamışlar. Fakat merak etmeyin, bol mor mürekkep getirip, mor kartvizitler bastıracağım, tümünüze dağıtacağım. "Hamili kart yakınımdır" etkisindeki bu mor kartvizitlerimi istediğiniz resmi dairede gösterip, içeri gireceksiniz ve o dairenin baş köşesine oturacaksınız. Bu kartviziti gösteren benim sevgili vatandaşlarımdan, dişi ağrıyanın dişini çektireceğiz, beli ağrıyanın belini çektireceğiz... Tapusunu çıkarttıramayana tapusunu çıkarttıracağız... Suyu akmayanın suyunu akıtacağız..."
Şimdi hep birlikte, bu konuşmadaki kandırmacalı cümleleri bulalım ve... Bu cümleleri bulur bulmaz da, bunları söyleyen politikacı olanımızı, oyunumuzun kuralı gereği koltuğundan düşürelim, yerine içimizden birini geçirelim.
Haydi başlayalım...
“Şöyle, şurada toplanalım, sade suya tirit sade vatandaş kardeşlerimiz... Hepimize hitaben yapılan bu konuşmada, bizi kandırmak için özellikle söylenen hiç olmazsa bir cümle bulalım ve herkese onu gösterelim ki, bizi kandıranı koltuğundan indirelim...”
Rahatımıza amma da düşkünüz... Baksanıza, içimizden tek kişi bile buraya gelmeye zahmet etmiyor...
“Yahu, buraya geleceğiz, burada toplanacağız ve politikacı olanımızın konuşmasındaki kandırmacalı cümleleri bulacağız... Haydi, hep beraber..."
Tek kişi, serçe parmağını bile kıpırdatmıyor.
"Bakın, oyunumuzun kurallarını belki tam olarak öğrenemedik... İsterseniz, konuşmayı cümle cümle ele alalım ve konuşmadaki kandırmacaları tane tane arayıp, bulalım...”
İçimizden “ya sabır” çekip, devam ediyoruz:
“Politikacı olanımızın konuşmasındaki (Benim sevgili vatandaşlarım) sözünde bir kandırmaca görüyor musunuz, yoksa... Bu sözün kandırmacasız olduğunu kabul edip, kendinizin gerçekten onun sevgili vatandaşı olduğuna mı inanıyorsunuz?”
Oyunumuzun sade suya tirit sade vatandaşlar olan bölümünden yine “çıt” çıkmıyor.
“Pekiii... (Bana yirmi gün, on saat, otuzaltı dakika kadar bir süre verin, cebinizdeki bir milyon lirayı bu süre sonunda tam iki kat arttıracağım) sözünde de bir kandırmaca görmüyor musunuz?"
Allah, Allaaah... Vazgeçtik “çıt” sesinden, nefes bile çıkmıyor kimseden...
“Mor kartvizitlerinizin, matbaalarda mor mürekkep olmadığı için hazırlanmadığına inanıyor musunuz, peki?...”
Sade suya sade vatandaşlardan yine “yorum yok..."
“Diyelim, bu mor kartvizitler birgün elinize geçti... Siz bunları göstererek istediğiniz resmi daireden içeri girip, başköşeye oturabileceğinize... Dişi ağrıyanınızın dişini, beli ağrıyanınızın belini çektirebileceğine de sahiden inanıyor musunuz?...”
Kimse ağzını açıp da birşey söylemediğine göre, söylenenlere kimsenin bir itirazı yok demek ki...
Yani... Kimse hiçbir şeye itiraz etmediğine göre, demek ki ortada, kişinin itirazını gerektirebilecek bir kandırmaca da yok...
Ya da... Ortada büyük, hem de çok büyük kandırmacalar var olmasına var da... Kendine söylenen her sözü doğru kabul eden benim sade suya tirit sade vatandaşlarım, kendine hem de özellikle söylenen kandırmacaları bile doğru sanıyor, o kandırmacalara bile inanıyor.
Dolayısiyle de, yeryüzündeki en kolay öğrenilen, en kolay oynanan, en zevkli oynanan oyunu, biz kurallarına göre beceremiyoruz, kurallarına göre oynayamıyoruz.
Ya, yaşımızla, başımızla pek orantılı olmasa da... Evcilik oynayalım, kovboyculuk oynayalım, saklambaç oynayalım bizbize...
Ya da işi kökünden çözümleyip, “Sayım suyum yok' diyerek sıyrılalım şu işin içinden...
Etiketler:evcilik oynamak, hamili kart yakınımdır, kandırmaca, kovboyculuk, mete akyol, mor kartvizit, politikacı, sade suya tirit, sade vatandaş, saf insan, saklambaç, Sayım, Seçim, sevgili vatandaş, yalan