01 Kasım 1992

“Sayım Suyum Yok” mu?…

Çocukluğumuzda kimimiz evcilik oyna­dık, kimimiz kovboyculuk oynadık. Büyüdüğümüzde ise, ne olup bittiğinin farkı­na varamadan işe gü­ce daldık, oyun oynamaya za­man bulamadık.

Koca koca adamlar, zarif zarif hanımlar olduğunuza aldırmaz­sanız eğer...

Var mısınız şimdi burada be­nimle bir oyun oynamaya?

Mesela, "kandırmaca” oyna­yabiliriz. Kurallarını bilmiyorsa­nız, korkmayın... O kadar kolay ki öğrenmesi... İnsan bir kez öğ­rendikten sonra da, o kadar ko­lay, o kadar zevkle oynanıyor ki bu oyun...

Evcilik oyununda nasıl biri­miz ev sahibi oluyoruz, ötekilerimiz de konuk olup, onun evine konukluğa geliyorsak... Kandır­maca oyununda da birimiz politi­kacı oluyoruz, ötekilerimiz ise sade suya tirit sade vatandaşlar oluyoruz ve... Politikacı olanımız kandırmacalarla dolu bir konuş­ma yapıyor, sade suya tirit sade vatandaş olanlarımız da saf saf onu dinliyoruz.

Oyunun kuralına göre politi­kacı olanımız, konuşmasının içine bir ya da birkaç kandırmaca cümlesi koyuyor. Sade suya tirit sade vatandaşlar olanlarımız ise, konuşmadaki bu kandırmaca cümlelerini buluyorlar.

Oyunumuzun bundan sonra­ki bölümünde, kandırmaca cüm­lesini ilk bulan kişi, politikacının yerine geçiyor, kendisi politikacı oluyor ve bu kez o kandırmacalı bir konuşma yapıyor. Hazırsanız, oyunumuzun bir provasını yapa­biliriz. Politikacı olanımızın ko­nuşmasıyla başlıyoruz:

“Benim sevgili vatandaşla­rım... Bana yirmi gün, on saat, otuzaltı dakika kadar bir süre verirseniz, ben de size söz veri­rim ki... Cebinizdeki bir milyon liranızı bu süre sonunda tam iki kat arttıracağım...”

Politikacı olanımızın konuş­masının birinci bölümü bu kadardı. Şimdi bu bölümdeki kandırmacalı cümleleri bulacağız. İlk kandırmacalı cümleyi bulanı­mız, politikacı olacak.

Hadi konuşsanıza... Politika­cı olanımızın konuşmasındaki kandırmacalı cümlelerden birini olsun bulup, göstersenize...

Allah, Allah... Sade suya tirit sade vatandaşlarımızdan “çıt” sesi bile çıkmıyor.

“Dilimizi mi yuttuk arka­daşlar?... Konuşsak ya...”

Kimseden yine “çıt” yok.

“Çenemiz mi kilitlendi, dostlar?... Bize ne oldu?”     

Değil “çıt”, hiçbirimizden “gık" bile çıkmıyor.

"Bakınız, oyunun kuralları­nı bir kez daha hatırlatalım... Politikacı arkadaşımızın konuş­masındaki kandırmacalı cümle­leri bulacağız ve ilk bulan kişi, politikacı olanımızı koltuğun­dan indirecek, yerine kendi ge­çecek...”

İçimizden tek kişinin kılı bile kıpırdamıyor.

Konuşmasında kimsenin kandırmacalı bir cümlesini bulamadığını görünce politikacı ola­nımız, bu suskunluğun verdiği cesaretle daha da coşuyor, alay edercesine derecede kandırmacalı cümle dolu yeni bir konuşma yapıyor:

"Matbaada mor mürekkep kalmadığı için arkadaşlarımız geçen yıl size söz verdiğimiz mor kartvizitleri bastıramamışlar. Fakat merak etmeyin, bol mor mürekkep getirip, mor kartvizitler bastıracağım, tümünüze dağıtacağım. "Hamili kart yakınımdır" etkisindeki bu mor kartvizitlerimi istediğiniz resmi dairede gösterip, içeri gi­receksiniz ve o dairenin baş köşesine oturacaksınız. Bu kartvi­ziti gösteren benim sevgili va­tandaşlarımdan, dişi ağrıyanın dişini çektireceğiz, beli ağrıya­nın belini çektireceğiz... Tapusunu çıkarttıramayana tapusu­nu çıkarttıracağız... Suyu akma­yanın suyunu akıtacağız..."

Şimdi hep birlikte, bu konuş­madaki kandırmacalı cümleleri bulalım ve... Bu cümleleri bulur bulmaz da, bunları söyleyen poli­tikacı olanımızı, oyunumuzun kuralı gereği koltuğundan düşü­relim, yerine içimizden birini ge­çirelim.

Haydi başlayalım...

“Şöyle, şurada toplanalım, sade suya tirit sade vatandaş kardeşlerimiz... Hepimize hita­ben yapılan bu konuşmada, bizi kandırmak için özellikle söyle­nen hiç olmazsa bir cümle bula­lım ve herkese onu gösterelim ki, bizi kandıranı koltuğundan indirelim...”

Rahatımıza amma da düşkü­nüz... Baksanıza, içimizden tek kişi bile buraya gelmeye zahmet etmiyor...

“Yahu, buraya geleceğiz, bu­rada toplanacağız ve politikacı olanımızın konuşmasındaki kandırmacalı cümleleri bulaca­ğız... Haydi, hep beraber..."

Tek kişi, serçe parmağını bile kıpırdatmıyor.

"Bakın, oyunumuzun kural­larını belki tam olarak öğrene­medik... İsterseniz, konuşmayı cümle cümle ele alalım ve ko­nuşmadaki kandırmacaları ta­ne tane arayıp, bulalım...”

İçimizden “ya sabır” çekip, devam ediyoruz:

“Politikacı olanımızın ko­nuşmasındaki (Benim sevgili vatandaşlarım) sözünde bir kandırmaca görüyor musunuz, yoksa... Bu sözün kandırmacasız olduğunu kabul edip, kendi­nizin gerçekten onun sevgili va­tandaşı olduğuna mı inanıyor­sunuz?”

Oyunumuzun sade suya tirit sade vatandaşlar olan bölümün­den yine “çıt” çıkmıyor.

“Pekiii... (Bana yirmi gün, on saat, otuzaltı dakika kadar bir süre verin, cebinizdeki bir milyon lirayı bu süre sonunda tam iki kat arttıracağım) sözün­de de bir kandırmaca görmüyor musunuz?"

Allah, Allaaah... Vazgeçtik “çıt” sesinden, nefes bile çıkmı­yor kimseden...

“Mor kartvizitlerinizin, mat­baalarda mor mürekkep olma­dığı için hazırlanmadığına ina­nıyor musunuz, peki?...”

Sade suya sade vatandaşlar­dan yine “yorum yok..."

“Diyelim, bu mor kartvizit­ler birgün elinize geçti... Siz bunları göstererek istediğiniz resmi daireden içeri girip, başköşeye oturabileceğinize... Dişi ağrıyanınızın dişini, beli ağrıya­nınızın belini çektirebileceğine de sahiden inanıyor musu­nuz?...”

Kimse ağzını açıp da birşey söylemediğine göre, söylenenle­re kimsenin bir itirazı yok de­mek ki...

Yani... Kimse hiçbir şeye iti­raz etmediğine göre, demek ki ortada, kişinin itirazını gerektire­bilecek bir kandırmaca da yok...

Ya da... Ortada büyük, hem de çok büyük kandırmacalar var olmasına var da... Kendine söyle­nen her sözü doğru kabul eden benim sade suya tirit sade vatan­daşlarım, kendine hem de özel­likle söylenen kandırmacaları bi­le doğru sanıyor, o kandırmacalara bile inanıyor.

Dolayısiyle de, yeryüzündeki en kolay öğrenilen, en kolay oy­nanan, en zevkli oynanan oyunu, biz kurallarına göre beceremiyo­ruz, kurallarına göre oynayamıyoruz.

Ya, yaşımızla, başımızla pek orantılı olmasa da... Evcilik oyna­yalım, kovboyculuk oynayalım, saklambaç oynayalım bizbize...

Ya da işi kökünden çözümle­yip, “Sayım suyum yok' diyerek sıyrılalım şu işin içinden...

Etiketler:, , , , , , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title