21 Şubat 1993
Ona ve… Ondan son görev!
Gazetecilerle politikacıların dostluk ilişkilerinin temelinde, genellikle, mesleklerinin doğası yatmaktadır.
Bu dostluk ilişkisi, kağıt üzerinde yazılı olmayan geleneksel kuralların oluşturduğu bir ritüel çerçevesinde yürütülmektedir.
Adnan Kahveci’nin gazetecilerle dostluğu, bu klasik çerçevenin çok ötelerinde oldu. Özel dostluklar kurduklarının dışında o, gazetecilerle yüzeysel dostluk kurmak yerine, mesleksel ilişki kurmayı yeğledi.
Gazetecilerle onun arasındaki köprüyü, politikanın günlük inişlerinin çıkışlarının perde arkası olup bitenleri değil,
ulusunun ve ülkesinin yararları için çok çeşitli konularda yaptığı çalışmaları, araştırmaları, hatta hazırladığı tezleri ve hatta beyinsel ürünü buluşları oluşturdu.
Onun gözünde gazeteciler, kendinin de bir bireyi olduğu bir ulusal takımın, aynı amaçlı, fakat ayrı alanlarda görevli öteki bireyleriydiler, hep.
Adnan Kahveci, elindeki topu o nedenle her zaman, o topu en başarılı biçimde kullanabilecek noktadaki takım arkadaşına attı.
Küçücük bir ayrıntının oluşturduğu semptomdan, koskoca bir kent bünyesinin belini büken rahatsızlığı teşhis edebilecek beyinsel olgunluktaki bir dostu yazara, bu teşhisinde yardımcı olacağına inandığı bulgulan bildirirken de...
Bir başka gazetecinin dikkatini,
“tarım sorununun çözümünde meraların önemi”ne
çekerken de.. Akasya ağaçlarının çiçeklerinden yılda kaç ton bal üretilebileceği konusundaki çalışmasını, o çalışmayı en iyi değerlendireceğine inandığı bir gazeteciye verirken de...
Klasik anlamında bir
gazeteci-politikacı ilişkisinin çok çok ötelerindeki sularda yüzüyordu...
Tüm bunları yaparken gerçekte yerine getirdiği işlev, takımına başarılı bir atak başlatabilecek en uygun yerdeki arkadaşına, elindeki topu fırlatan bir oyun kurucu kalecinin işlevinden farksızdı.
Saygın bir anı olarak hep koruyacağımı bildiğim içtenlikli dostluğunun çerçevesinde
Adnan Kahveci, zaman zaman bana da çok önemli paslar uzatmıştır.
Gerek yazılarım için önerdiği konular, gerek televizyon röportajlarım için önerdiği konuklar, hep yararlandığım önerileri olmuştur.
"ister televizyonda, ister dergide, ister gazetede... Nerede olursa olsun ama bir yerde mutlaka olsun” isteğiyle, kısa bir süre önce bana gönderdiği iki metre uzunluğundaki bir faks kağıdının üzerinde uzayan, son savaşımının önerisi duruyor şu anda masamda...
Bir kaç bölümünü siz de okuyun istiyorum:
“Telefonda konuştuğumuz gibi, trafik konusunu Türkiye’de maalesef hiç kimse önemsemiyor. Sadece sevdiğimiz arkadaşlar trafik kazalarında öldükçe, arkalarından güzel güzel yazılar yazıyoruz."
…….
“Türkiye’de trafik kazalarını ve cinayetlerini çok büyük ölçüde azaltmamız mümkündür. Yeter ki bu konuda biraz daha gayret gösterelim ve toplumun her kesimi üzerine düşen görevi yapsın.”
…..
“Yollarımızda en önemli kaza nedenlerinden bir tanesi de aşırı sürattir. Yollarımız aşırı sürati taşıyacak düzeyde değildir. Onun için tekrardan metalik aynalar konulabilir. Bunun da maliyeti çok yüksek değildir. Gündüz bu virajlı yollarda araba sürenler, virajın öbür tarafından araç gelip gelmediğini bu şekilde çok daha emniyetli bir şekilde görebilirler."
…..
"En önemli konulardan bir tanesi, kamyonlardır. Kamyonlar istiap haddi, yani yük taşıma haddinin üstünde yük almaktadırlar. Bundan dolayı en ufak bir viraja geldiklerinde hızlarını nerede ise, saatte 5 km’ye, yani durma düzeyine indirmekte ve arkadan gelen trafiği tıkamaktadırlar. Kamyoncu, birkaç kuruş fazla kazanacak diye, arkadan gelenlerin canını tehlikeye atmaktadır."
…..
“Yollarımızda önemli bir tehlike de, traktörler ve onların römorkleridir. Nedense, trafik ekipleri bu konuda da yeterince ceza kesmemektedir. Milyonluk traktörü ve römorku alan bir çiftçi, traktörünü karayoluna çıkarmayacağı iddiasıyla traktörüne ışık ve reflektör takmamaktadır.
Halbuki, Türkiye’de traktörlerin çok büyük bir çoğunluğu hasat zamanı römorkleriyle beraber otoyollara çıkmaktadır. Arkalarında reflektör ve de ışık olmadığı için çok ölümcül kazalara sebep olmaktadırlar.
Bu römorklere ışık ve reflektör takmadıkları takdirde çok ağır cezalar verilse, bu cinayet makineleri çok kısa zamanda ortadan kalkar. Şimdiye kadar bunların taktırılmamasının sebebi, çiftçinin tepkisinden korkulmasıdır. Halbuki, hiç kimsenin başka bir kişiyi öldürmeye hakkı yoktur."
…..
“... Karayolları'na, Türkiye'nin problemli yollarının, problemli kısımlarının tamiratı için devamlı tavsiyelerde bulundum. Yolun yokuş olmasından veya virajlı olmasından dolayı kaza ihtimalinin arttığı yerlerdeki durumu rahatlatmaları için ricada bulundum ve bu şekilde bazı yolların ıslah edilmesine birazcık olsun katkıda bulundum.
Senden ricam, bu konuda oluşturamadığını bilincin oluşturulmasında bana yardımcı olmandır.
Saygılarımla, başarılar ve mutlu günler dilerim.”
Adnan Kahveci, üniversite giriş sınavlarında en yüksek puanı kazanarak, üniversiteye 1965 yılı
Türkiye birincisi olarak girmiş bir
“dahi” idi
Hiçbir şampiyonun yıllardır kıramadığı sınav puanıyla saptanan akıl gücü ve zekası, onu tanıdığımız klasik politikacı tipinden ayırmaya yetti.
Bu özelliği ile
Adnan Kahveci’nin, hem üzerine gittiği konular, hem de bu konuların boyutları çağdaşlık sınırları düzeyinde oldu.
Böylesi bir
“beyin”in
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girebilmesi ise, bırakın işin cesaret, özveri ve ulusa, ülkeye hizmet inancını... En azından talihi olmuştur bu ulusun...
Sahi... Vazgeçtik birincilerinden. 1965’den buyana aradaki 27 yılın üniversite giriş sınavlarında ilk yüz kişilik listede yer alabilen 2700
“beyin”den acaba kaçı girebildi bu süre içinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne'.'
Kahveci’nin kayıbı, ortaya bir ayıbı da çıkarıyor, galiba...
Etiketler:Adnan Kahveci kimdir, Gazeteci – politikacı, Karayolları, Tarım sorunu, TBMM, trafik kazası, Trafikte sürat., Türkiye birincisi, Üniversite sınavı, Virajlı yollar