27 Şubat 1994

Sorumlu aydınlar örgütü: “Büyük Anadolu Grubu”

“Temsilci demokrasi”lerde halk, yöne­time temsilcileriyle katılır. Bu demokrasi modelinde milletve­killeri ve belediye meclisi üye­leri, "halkla beraber", "halk için” çalışabilmek için, “halk tarafından" göreve getirilirler. Milletvekili ve belediye be­lediye meclisi üyeleri, halk tarafından göreve getirildikleri parlamentoda ya da belediye meclislerinde, halkı temsil ederler. Dünyanın çeşitli ülkelerin­de bugün uygulanmaya çalışı­lan demokrasi, adına “Temsil­ci demokrasi" denilen işte bu modelidir. Ve bu modelin uygulandığı ülkelerin demokratik kurumlarında milletvekili ya da bele­diye meclisi üyesi sıfatıyla gö­reve getirilen temsilciler, mo­delin biçimsel sonucu olarak kendilerini, halkın temsilcisi olarak görürler. Halk ise, kendi seçtiği bu temsilcileri aracılığıyla, ülkeyi ya da kenti, kendisinin yönet­tiğine inanır. Biçimsel olarak ve kağıt üzerinde yapılan değerlendirmelere bakıldığında, “Temsil­ci demokrasilerde temsilcile­rin de, halkın da bu görüşüne içtenlikle hak verilebilir, ko­laylıkla saygı duyulabilir. Dibi kurcalanmadığı süre­ce model, hemen herkesi memnun edici özelliktedir. Fakat uygulama biçimine bakıldığında, bireysel bir iki örneğin dışında, bu modelin genelde hiç de hak verilecek, hiç de saygı duyulacak bir dü­zeyde işlemediği görülür. Çünkü, kağıt üzerinde ne denli çekici olursa olsun bu model, uygulama sonunda bambaşka bir olguyu, acı bir gerçek olarak gözler önüne se­rer. Bu acı gerçek, “Temsilci demokrasi" modelinde halk topluluğunun çeşitli kesimleri­nin, parlamentoda da, belediye meclislerinde de "hakettikleri düzeyde ve etkinlikte" temsil edilmekten çok uzakta kaldık­ları olgusudur. Toplumun kırsal kesiminin henüz farkında bile olmadığı, işçi kesiminin ise sadece yöne­tici bölümünün farkında ola­bildiği bu olgudan, şimdilik ancak, toplumun "sorumlu ay­dın” kesimi rahatsızlık duy­maktadır. Çünkü "sorumlu aydın” kesim, “temsilcileri” aracılığıyla da olsa, yönetimde varlı­ğını gösterememesi suçunun kendinde olduğunu bilebile­cek denli çevresinde olup bi­tenleri görebilecek, anlayabile­cek düzeyde bir eğitim, öğre­nim ve daha da önemlisi, bir toplumsal sorumluluk sahibi­dir. İşte bu nedenledir ki Türk toplumunun “sorumlu aydın" kesimi, kent ve ülke yönetimi­nin demokratik kuruluşlarında kendisini temsil etmekten uzak temsilcilerin, anlamsız bir "adam sen de”cilikle açık açık sergilemekten çekinme­dikleri sorumsuzlukları karşı­sında, kendilerinin harekete geçmeleri sorumluluğuyla yüz-yüze gelmişlerdir ve... Sadece seyircisi olmaktan aydınca bir suçluluk duydukla­rı “Temsilci demokrasi"nin böylesine işlemezliği karşısın­da, ülke sorunları karşısında kendi görüşlerini bir aracıya gerek duymaksızın, kendi ağızlarıyla ifade etmeye karar vermişlerdir. Türkiye’nin “sorumlu ay­dınları” bugün, ülkenin çeşitli kentlerinde, kendilerini bir dernek ya da bir vakfın tüzel kişiliğinin kuruluş ve işleyiş bürokrasisinden de kurtardık­ları bir özgürlükle, ayın belirli günlerinde, belirli salonlarda yaptıkları "özel toplantılar"la, “Katılımcı demokrasi" mode­linin saygın bir örneğini oluş­turmaktadırlar. Bir yönetim modeli gereği kendilerinin biçimsel olarak seçtikleri, biçimsel temsilcile­rinin, göreve gönderildikleri demokratik kurumlardaki sus­kunluklarına, hareketsizlikle­rine ve “adam sen de” cilikleri­ne baş kaldırırcasına bir özgür­lükle "sorumlu aydınlar", be­lirli günlerde, belirli mekanlar­da “özel" olarak biraraya gele­rek yaptıkları “özel" toplantılarında, ülke sorunları­nı tüm acılığıyla ve açıklığıyla dile getirmekte, ayrıca çözüm önerileri de üretmektedirler. Ankara'daki “Büyük Ana­dolu Grubu", işte böylesi “işle­yiş özürlü" bir demokratik mo­delin suskun kalışı karşısında, toplumun "sorumlu aydın” ke­siminin “Bu ülkede biz de va­rız" sorumluluk duygusu so­nucu oluşmuş, “özel” bir toplu­luktur. Aralarında eski ve yeni üni­versite rektörleriyle, üniversitelerin çeşitli bilim dallarının öğretim üyeleri, eski bakanlar, en üst düzey yargı organları­nın en üst görev basamakları­na ulaşabilmiş hukuk adamla­rı, üst düzey bürokratlar, seç­kin işadamları, teknik uzman­lar, sanatçılar ve gazetecilerin bulunduğu "sorumlu aydın­lar”, yüz kişilik topluluklarıyla oluşturdukları “Büyük Anado­lu Grubu”nun çatısı altında, Ankara'da her ayın belirli bir günü “özel" olarak toplanmak­ta ve.... Ülke sorunları üzerindeki görüşlerini ve bu sorunlara çözüm önerilerini, konferans, açık oturum, panel, tartışma biçimlerinde açıklayarak, hem demokrasimizin eksik bir ya­nını tamamlamaktalar, hem de “Katılımcı demokrasi" mode­linin somut bir örneğini sergi­leyerek, bu ülkenin bir aydını olmalarının sorumluluğunu yerine getirmekteler. "Büyük Anadolu Grubu” ayrıca, ülke sorunlarına hem yaklaşım yöntemiyle, hem de bu sorunlarla çözümlerini değerlendirip, sonuca ulaştırma yöntemiyle ise, aydınların hak ettikleri ve layık oldukları bir etkinlikte katılabildikleri bir "meclis” in, yıllardır özlenen ciddiyetinin ve sorumluluğu­nun da örneğini oluşturmakta­dır.

Etiketler:, , , , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title