05 Temmuz 1992

Kamu şairlerimiz…

Ulusal kültürümüzü ve ulusal zevkimizi hemen hergün uluorta sergile­yen "Kamu şairleri”mi­zin yapıtlarından birini olsun, ezberinizden söy­leyebilir misiniz? Edebiyatımız adına ne büyük bir kayıptır bu. Beni, seni, onu... Bizi, sizi, on­ları adam gibi adam yapabilmek için, çok özel ve çok anlamlı bir işlevi omuzlamalarına karşın, "Kamu şairleri" mizden birinin olsun adını bilen tek kişi çıkar mı aramızdan? Toplumumuz adına ne büyük bir ayıptır bu. Yetmedi... Daha büyük bir edebi kayıbımızı ve daha derin bir toplumsal ayıbımızı daha se­receğim şimdi gözlerinizin önüne: Vazgeçtim yapıtlarını ezbere bilmenizden… Vazgeçtim içlerin­den bir tanesinin olsun adını bil­menizden... "Kamu şairleri" kimdir, “Ka­mu şairleri" nedir, bari onu bilir misiniz? "Kamu şairleri”miz, çalıştık­ları kamu kuruluşunun bir "hamle”sini duyurmak amacıyla kağı­da kaleme sarılıp, gönüllü olarak hayal dünyasına dalan ve... O dünyanın derinliklerinden çıkar­dıkları “inci”lerle ise bizlere yol gösteren hem gönüllü, hem ama­tör şairlerdir. Valiliklerden, irili ufaklı tüm belediyelere Orman Genel  Müdürlüğü'nden, PTT Genel Mü­dürlüğü’ne.. Verem Savaş Dernekleri’nden, Elma Kurduyla Sa­vaş Dernekleri’ ne kadar yurdumuzun her milimetre karesine yayılmış olan kamu şairlerimizi, her adım başında ve gereksinim duyduğumuz her anımızda, yanı­mızda ve karşımızda bulabiliriz. Dünyaya bakış açılarını, çalış­tıkları kamu kuruluşunun yönetim kadrosuna egemen olan siya­sal ve toplumsal görüşlere göre ayarlayabilen kamu şairlerimiz, zaman zaman gözü kapalı birer vatansever olabildikleri kolaylık­la, zaman zaman erbab-ı vukuf bir dinci görünümüne de girebi­lirler, kimi zaman da olaylara sa­dece ekonomi ya da felsefe göz­lükleriyle bakabilmeyi de becere­bilirler. Yaşamımın hiçbir dönemin­de, kamu şairlerinin yapıtları kar­şısında heyecansız kaldığımı ha­tırlamıyorum. Hatta onların arasında pek çok hoşuma gidenlerini gördükçe, o kamu kuruluşuna giderim, o inciyi yazan kamu şairini bulur, kutlarım; onu bulamazsam, hay­ranlık duygularımı amirine ileti­rim. Kamu şairlerimiz içinde ya­pıtları en uzun ömürlü olanları, Orman Genel Müdürlüğü’nde görevli olanlarıdır. Çünkü onların yapıtları, ge­nellikle trafik işaretlerinin yazıldığı saç levhalar üzerine yazılırlar ve kentler arası yollarda, trafik işaretlerinin hemen yanı başına çakılırlar. Hangimiz, hem de kaç kez okumuşuzdur "Ormansız toprak parçası vatan değildir” incisini... “Allah'a yapılacak en büyük dua, semaya yükselen ağaçlar­dır” biçimindeki dünya görüşüne de yer verilen bu levhaların yanı sıra, Orman Genel Müdürlüğü’ nün kimi kamu şairleri ise an­lamdan çok kafiyeye özen göste­rirler ve onlar da örneğin şöyle bir inci döktürürler: “Makbuldür ağacın eseni... Durdur onun bir dalını keseni...” Belirli süreler içinde yapılan hamleleri duyuran inciler ise ge­nellikle, enlemesine uzunluktaki bir bez üzerine "dizilirler.” İçlerinden çoğu, gerçek inci tanelerinden de değerli olan bu dizelerin ömürleri, çok üzücüdür ki, kampanya süresiyle ya da üze­rine yazıldıkları bezin rüzgara da­yanma gücüyle sınırlıdır. Sondan bir önceki Beşiktaş Belediye Başkanı Mümtaz Kola'nın, İstanbul'un temizlenmesi konusundaki bir sanatsal girişi­mi, sanata saygı duymayan rüz­garlar nedeniyle yok olduğunda sanatsever başkan, az kalsın Be­şiktaş’ ta yas ilan edecekti. Koka Kola, Pepsi Kola, Royal Crown Kola, Çamlıca Kola ve Uludağ Kola ile, isim benzerliğin­den başka hiçbir ilişkisi olmayan Başkan Mümtaz Kola, Beşik­taş’taki sadaret günlerinden bir gün, tüm İstanbul'u temiz tutma hamlesine girişmişti. O hamlesin­de Kola en büyük desteği, Beşik­taş Belediyesi’nin kamu şairle­rinden görmüştü. Fakat Boğaz’dan esen haşin rüzgarlar, üzerlerinde hem de ne incilerin döktürüldüğü bezleri iki gün içinde paramparça edince, bir sanatsal çaba da kaşla göz arasında yok olup, gidiverdi. Oysa, İstanbul'u temiz tut­mak kampanyası için yazılan bu dizeler öylesine derin sanat taşı­yordu, öylesine derin anlam ko­kuyordu ki... Hiç unutmam, kendimi daha fazla tutamamıştım, sanata olan bu aşkından ötürü başkanı kutla­mak için makamına gitmiştim. “Temiz tutun İstanbul'u... Allah sever temiz kulu” incisi, sadece taşıdığı derin anlam açı­sından değil, kişilere doğru yolu göstermesi bakımından da ve ay­rıca, kafiyesindeki "İstanbul'u" ile “kulu" sözcüklerinin birbirle­rine denk düşürülmesi özelliğiyle de bir başka alemdi. O temizlik hamlesinde İstan­bul'un sadece kara bölümü değil, deniz bölümü de düşünülmüş ve denizin temiz tutulması konu­sunda da, hem de Dolmabahçe Sarayı’ nın kıyısına, şu incili bez asılmıştı: “Asla affetme denize çöp ata­nı... O da bilsin ki, artık temiz tutacağız bu vatanı...” Kamu şairlerimizin adlarını bilmeyebilirsiniz... Onların incile­rinden, dizelerinden birini olsun ezbere bilmeyebilirsiniz. Hiç üzülmeyin İstanbul'da kısacık bir yürüyüş yapın... Kamu şairlerimizin adlarını öğrenemeseniz bile, yeni yeni di­zelerini, incilerini görüp, hem sa­natsal açlığınızı giderebilirsiniz, hem de içlerinden en sevdikleri­nizi ezberleyebilir, ileride çocuklarınıza, torunlarınıza okuyabilir­siniz. İlginizi çekmesi için de size, İstanbul Valiliği’nin okul yaptırma kampanyasıyla ilgili bir iki in­ci sunayım: “Bir okul aç, sen de ilim saç..." "Bir okul yaptır, cezaevi ka­pattır..." “En büyük ibadet, okul yap­tırmaya devam et...” Haydi oldu olacak, bir inci de ben sunayım: “Tanrı hepimizi onlardan korusun... Kamu şairleri... Kökü­nüz kurusun..."

Etiketler:, , , , , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title