27 Aralık 1992

İstanbul’da yaşayanlar ve… İstanbullular

İstanbul Belediyesi, İs­tanbul'da yaşayan he­men herkese, suyun nasıl kullanılacağını ve ne değerde olduğunu anlatabilmiş ve öğretebilmiştir. Bu başarısını İstanbul Bele­diyesi, kendi buluşu olan özel bir “eğitim ve öğretim yöntemi" sa­yesinde sağlayabilmiştir. Hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın, bu çok önemli hizmetlerinden ötürü de İstan­bul Belediyesi’nin yöneticileri, tarihteki özel yerlerini kesinlikle alacaklardır. Başarıyla uyguladığı bu yön­tem sayesinde İstanbul Beledi­yesi “İstanbul’da yaşayan kişiler”e örneğin, bir otomobilin na­sıl yıkanacağını öğretebilmiştir. Otomobillerini, hortumdan fışkıran hesapsız sularla yıkama­yı bir alışkanlıktan da öte, yaşa­mının doğal bir davranış biçimi olarak kabullenmiş bu kişilere İstanbul Belediyesi, aynı otomo­bilin bir kovadaki sekiz on avuç dolusu suyla da yıkanabileceğini hem anlatabilmiştir, hem de, hayrettir, öğretebilmiştir de... İyi kapatılmamış bir musluk­tan, bir gece uykusu süresince düşen her damlanın topluma kaç liraya malolduğundan tutun da, boşa akan o damlaların gerçekte tüm vatandaşların suyundan ça­lınmakta olduğuna varıncaya ka­dar suyla ilgili tüm gerçekleri de  İstanbul Belediyesi, kendi bulu­şu olan kendine özgü bu “eğitim ve öğretim” yöntemiyle tüm “İs­tanbul’da yaşayan kişiler"e öğ­retebilmiştir. İnanabilmemiz belki biraz güç olacak ama, lütfen inanınız: İs­tanbul'da şimdi, eline önce sabu­nu almadan su musluğunu açan kişiye pek rastlayamazsınız. Çün­kü İstanbul’da yaşayan hemen her kişi şimdi, musluğu açtıktan sonra sabuna uzanıp, onu muslu­ğun altına getirinceye kadar ge­çecek sürede boşa akıtacağı su­yun ne değerde olduğunu da bili­yor... O suyu boşa harcayacak ka­dar cömert olmadığını da bili­yor... Böylesi bir savurganlığı yapmaya hakkı olmadığını da bi­liyor. Başka birşeyi de çok iyi bili­yor “İstanbul'da yaşayan kişi”: “Boşa akıtacağı her damla suyun, başka bir kişinin kullan­ma hakkı olan sudan çalınmış olacağını" da çok iyi biliyor, artık. Yani... “İstanbul’da yaşayan kişiler”, suyun değerini ve suyu nasıl kullanacaklarını öğrenirler­ken, bu diyarda kendilerinden başka kişilerin de yaşadıklarını ve... Onların da en az kendileri kadar kimi haklara sahip olduk­larını da öğrenebilmişlerdir. Sabah karşılaştıklarında bir­birlerine “Günaydın" demeyi ya da "Hayırlı sabahlar" dileğinde bulunmayı bir türlü öğrenemeyip de... Birbirlerinin yüzlerine, san­ki baba katilini görmüşcesine bir kin ve nefret dolu ifadeyle baka­rak yürüyen “İstanbul'da yaşa­yan kişiler”e belediye, tüm bun­ları nasıl anlatabildi, nasıl öğrete­bildi acaba? Onu da açıklayalım: İstanbul Belediyesi’nin bu konuda sağladığı başarının karekökünü, uygulanan “eğitim ve öğretim" yönteminin temelinde yatan, "kişiye özel” özellik oluş­turmaktadır. Temelinde "kişiye özel" özel­lik bulunan eğitim ve öğretim yönteminde kişiye verilmek iste­nilen terbiye, ancak o kişinin an­layabileceği sözcüklerle, ancak o kişinin duyabileceği ses tonunda ve ancak o kişinin izleyebileceği bir hızda ulaştırılmaktadır. Söylenenlerin bir kulaktan girip, öteki kulaktan çıktığının saptanması durumunda ise, doz­larda yeniden ayarlamalar yapıl­maktadır. Sözcükler bu kez, daha basit olanları arasından seçilmek­te, ses tonu biraz daha yükseltil­mekte ve anlatma hızı, tane tane denilecek kadar yavaşlatılmaktadır. Bu dozdaki anlatımla da he­defe ulaşılmaması durumunda, “Kişiye özel eğitim ve öğretim" yönteminin, en inatçı kafalı kişi­ye bile birşey öğretebilmeyi sağ­layan “uygulamalı bölümü"ne geçilmektedir. Çok kişinin çocukluk yılların­da kulakları çekilerek, yanakları tokatlanarak, hatta sırtı sopalana­rak tanık olduğu bu "kişiye özel uygulamalı eğitim" yöntemi top­luma uygulandığında ise... Birey­lere özgü kulak çekmeler, yanak tokatlamalar, sırta sopayla vur­malar yerine bu kez, toplumlara özgü cezalar harekete geçirilmektedir. İstanbul Belediyesi iki yaz önce bu yöntemi uygulamış, değerinin anlaşılıp, farkına varılma­sını istediği suyu önce ortadan kaldırıp, “yok” etmiştir “Yok et­tikten" sonra ise, “damla dam­la" denilecek bir hasislikle suyu belirli sürelerde, belirli ölçeklerle vermiş ve...  “İstanbul’da yaşayan kişiler"e bir yaz boyu bu cezayı çek­tirdikten sonra ancak, onlara su­yun değerini anlatabilmiştir, su­yun nasıl kullanılacağını öğrete­bilmiştir. Olanaksız gibi görünen bir konudaki başarısı, İstanbul Bele­diyesi’ne şimdi yeni yeni görevle­rin yükümlülüğünü getirmekte­dir. İstanbul Belediyesi şimdi ön­celikle kamyon şoförlerine kam­yonlarını nasıl kullanabilecekle­rini öğretmek zorundadır. Kam­yon kullanmasını öğrettiği her kamyon şoförüne ise İstanbul Belediyesi bu kez, kentiçi yolla­rın ve oto yolların da nasıl kulla­nılacağını da öğretmek zorunda kalmalıdır. Daha sonra sıra taksi şoförle­rine gelmeli ve belediye aynı bil­gileri, taksi şoförlerinin de kafalarına sokabilmelidir. O da bittikten sonra sırayı, so­kaktaki insanlar almalıdır. “İs­tanbul’da yaşayan kişiler”e, baş­ka bir kişiyi rahatsız etmeden kaldırımda nasıl yürüyeceğini, sokakta karşıdan karşıya uygar bir biçimde nasıl geçeceğini, otobüs durağında nasıl bekleye­ceğini, otobüse, trene, vapura na­sıl bineceğini ve buralarda nasıl oturacağını öğretmek de beledi­yenin görevleri arasında olmalı­dır. İstanbul Belediyesi’nin işi, bu kadarla da bitmeyecektir... Toplu bir yerde bir sandviçin nasıl yeneceğini de, şişeden bir meşrubatın nasıl içileceğini de, hatta bir lokantada çatal bıçağın nasıl tutulacağını da, ekmek dili­minden bir lokmanın nasıl kopa­rılacağını da öğretmek zorunda­dır belediye, "İstanbul’da yaşa­yan kişiler"e... Madem kendine özgü bir “eğitim ve öğretim" yöntemi bul­muştur ve... Madem “İstanbul’­da yaşayan kişilere”e bu yön­temle bir şeyi öğretebilmeyi başa­rabilmiştir... O halde İstanbul Belediyesi, bu hizmetinin deva­mını da getirmek zorundadır. Kendilerine suyun değerini anlatabildiği ve suyun kullanımı­nı öğretebildiği “İstanbul’da ya­şayan kişiler"e, çağın öteki uy­gar davranış biçimlerini ve an­lamlarını da öğretebildiğinde ve... Onları da birgün “İstanbul’lu” yapabildiğinde ise İstanbul Bele­diyesi, hiç kuşkunuz olmasın, ra­hatlıkla ve hakkıyla alacaktır ta­rihte, Fatih Sultan Mehmet'in arkasındaki yerini...

Etiketler:, , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title