22 Aralık 1991
Cemal Ağa’nın son bin lirası
Bugün
“akıl almaz" bir olay gibi geliyor kişiye amma... Acı da olsa olay gerçekti. 1963 yılında
Türkiye'nin
14 ilinde,
Atatürk heykeli yoktu. Gazetem bu eksikli illerin birer Atatürk heykeline kavuşturulmasını mesleksel bir ödev saydı, 1963 yılı ekim ayında,
“Atatürk Heykeli Kampanyası” açtı.
Ülke çapında içten bir ilgiyle karşılanan bu kampanyaya yurttaşlar, parasal olanaklarının elverdiği ölçüde bağışlarla katılıyorlar ve
Atatürk heykelinden yoksun illerimizin birer
Atatürk heykeline kavuşturulabilmesi için gerekli parasal kaynak da bu
“damla"larla bir göl örneği her geçen gün biraz daha oluşuyordu.
Kimi yurttaşların on lirayla, kimi yurttaşların yüz ya da ikiyüz ya da beşyüz lirayla katıldıkları kampanyaya, parasal olanakları daha geniş kimi yurttaşlar ise, bin ya da bin liranın üstünde bağışlarıyla katılıyorlardı.
Kampanyaya katılan yurttaşların adları ve bağış tutarları, gazetenin iç sayfalarında yayınlanan listelerle açıklanıyor, o günlerin önemli tutan olan beş bin, on bin liralık bağışta bulunanların adları ise birinci sayfada özel bir çerçeve içinde yer alıyordu.
Adları birinci sayfada, özel bir çerçeve içinde yayınlanan bu
“büyük bağışlar" ın sahiplerinin sayısı altı ya da yediyi buluyordu.
Listenin ilk iki sırasında ise, en büyük bağışı yapan iki ses sanatçısının
Muzaffer Akgün ve
Zeki Müren’ ın adları vardı.
Her iki ses sanatçısı da kampanyaya onar bin liralık bağışlarla katılmışlardı.
“Cumhurbaşkanımızın da katılmasıyla kampanya büyük bir önem ve hız kazanır" dedik ve bu amaçla
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’ le görüşmek üzere
Çankaya Köşkü'ne başvurduk.
Cumhurbaşkanı Gürsel’in huzurlarına çıktığımızda kendisi, sedef işlemeli çalışma masasında oturuyordu.
Masanın karşısındaki sandalyeye oturdum ve birkaç ısınma cümlesinden sonra konuyu açtım:
“Sayın Cumhurbaşkanım, bizim gazetenin açtığı Atatürk Heykeli Kampanyası'na on bin liralık bir bağışla katılmanızı rica edecektim sizden” dedim
"Sizi bu nedenle rahatsız ettim, efendim.”
Cumhurbaşkanı Gürsel, birden gözlerini açtı:
“Ne?” diye sordu
"On bin lira mı?”
Sonra heyecanını frenledi, sakinleşti:
“Fakat benim o kadar param yok ki” dedi.
Anısına saygıda kusur etmemek için onun bu sözlerine “inanmadım” diyemiyorum da "inanmak istemedim" diyebiliyorum.
Bu nedenle galiba, biraz da ısrar edercesine konuştum:
"Fakat hu kampanya, Atatürk Heykeli Kampanyası, Sayın Cumhurbaşkanım" dedim.
Ellerinin ikisini birden kaldırdı, sözüme devam etmemi önledi.
“Anlıyorum yavrum, anlıyorum” dedi
“Sen de beni anlaşana. On bin lira param yok diyorum sana. Olmayan bir şeyi nasıl bağışlayayım?"
Ve beni sözlerine inandırmak için, sedef işlemeli masasının sol gözünü çekti, içinden bir çorap kutusu çıkardı.
Karton kutunun kenarında, bugün bile gözümden gitmiyor. “Vog Bali" etiketi vardı.
Cumhurbaşkanı Gürsel, kutudan uzun bir liste çıkardı. Bu liste beş, altı tane daktilo kağıdının ucuca yapıştırılmasından oluşmuştu.
"Kalk şimdi oradan da buraya yanıma gel, sen de gör" dedi.
“İşte bu ay bütün paramı harcadığım yerleri gösteren listedir bu.
Bak bakalım, ne kadar param kalmış?”
Oturduğum sandalyeyi, masanın öte yanına,
Cumhurbaşkanı’nın
koltuğunun yanına çektim, oraya oturdum.
Gürsel, listedeki harcamaların açıklamasını yaptı.
“Bu ay harcamam dört bin lira. İşte listenin başında yer alıyor. Nereye, ne maksatla yaptığım da yazılı burada. Mersin'den mektup yazıp, karısı ve beş çocuğuyla aç kaldığını bildiren S.M.'ye göndermişim bu dört bin lirayı. İkinci sırada, Gölbaşı'ndaki arabacıya aldığım atın fiyatıyla, yaptırdığım at arabasının fiyatı var. At ve araba için toplam 1500 lira ödemişim."
Gölbaşı’ndaki arabacının kim olduğunu sordum.
“Geçen ay arabayla şehirde gezerken, bir ara Gölbaşı’na gitmiştim" dedi.
“Orada vatandaşlarla konuşurken, bir adam yaklaştı.
At arabacısıymış. Atının öldüğünü söyledi. Başka bir at alacak parası olmadığından, işini yapamadığını, eşi ve üç çocuğuyla perişan kaldığını anlattı. Benden bir at istedi. Ona bir at aldırdım.
Atı görünce, çok sevindim. Güzel bir attı. (Bu atı göndermeyin, birkaç gün burada tutun) dedim.
(Bu güzel at, eski bir arabaya koşulmaz.
Bu güzel ata, bir de güzel araba yaptıralım.) Araba bitince, atla birlikte, Gölbaşı'ndaki arabacıya gönderdim. Çok makbule geçmiş. Adamcağız, üç çocuğu ve hanımıyla birlikte geçen gün elimi öpmeye geldi. Çocukları pek sevimli şeylerdi."
Cumhurbaşkanı Gürsel bu olayı anlattıktan sonra listenin en altındaki rakamı gösterdi:
“Bak, iyice bak şuraya” dedi “Ne
yazıyor burada, bak. Bin lira. Demek ki bin liram kalmış. Yok bundan başka param."
Atatürk Heykeli Kampanyası için ondan on bin lira bağış almayı unuttum, listenin devamını görmek istedim.
Listedeki öteki harcamalar konusunda da kısa a
çıklamalar yaptı
Gürsel:
“Şu sekizyüz lirayı, Erzurum'da bir assubaya gönderdim.
İhtivacı varmış ki mektup yazmış, istemiş. Bu bin lirayı ziyaret ettiğim bir gecekondunun sahibine yolladım. Pek perişandı durumları.
İnşallah işlerine yaramıştır, gönderdiğim para.
Onun altındaki beşyüz lirayı, Çankırı’nın Çukurören Köyü İlkokulu'na gönderdim. Öğretmenleri, çocukların kitap, defter alacak paraları olmadığını yazıyordu mektubunda.”
Listeyi okumayı bıraktım,
Cumhurbaşkanı Gürsel'den başka bir istekte bulundum:
“Ben bu listeyi sizden alacağım, Sayın Cumhurbaşkanım" dedim.
Gürsel, parmağını yüzüme
doğru uzattı:
"Bu listeyi unutacaksın” dedi
“Ne istersen yaz amma, bu listeden söz etmek yok."
İsteğimi birkaç kez yinelememe karşın
Gürsel yine karşı
koyunca, bu kez, nasıl olduysa oldu, karşısında bulunduğum kişi sanki
Cumhurbaşkanı değilmiş gibi konuştum:
“Mecbursunuz bana bu listeyi vermeye. Sayın Cumhurbaşkanım” dedim,
“Ben de, bu listeyi yayınlamaya mecburum."
Gürsel gülmeye başladı:
‘‘İşte ben de bunun için vermiyorum” dedi
“Yayınlamanı istemiyorum, çünkü.” Israr üstüne ısrar ettim, kırk dereden su getirdim.
‘‘Sağlığımda yayınlamamaya söz verirsen, o zaman olur” dedi
“insanların başka türlüleri de oluyor. Kendini methediyor derler sonra bana.”
Söz verdim, listenin bir kopyasını aldım.
Bir kez daha hatırlattı:
“Sağlığımda kesinlikle olmayacak tamam mı?” dedi.
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Atatürk Heykeli Kampanyası için ancak bin lira bağışta bulunabileceğini söyledi.
“Ben şimdi şu kağıda yazayım, sen çıkarken Kadri binbaşıya verirsin bu kağıdı” dedi,
"Benim hesaptan o verir sana bin lirayı.”
Huzurundan ayrılmama izin vermesinden sonra
Cumhurbaşkanı Gürsel’ in elini öptüm ve sonra başyaver makamına gittim.
Başyaver Binbaşı Kadri Erkek ve
Prof. Dr. Reşat Yaşat birlikte çay içiyorlardı.
Bir çay da bana söylediler.
Cebime koyduğum kağıttan söz etmedim
Binbaşı Kadri Erkek'e:
"Bin lira vermenizi emrettiler” dedim.
Gazetede ertesi gün
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’ in
Atatürk Heykeli Kampanyası'na
bin liralık bir bağışla katıldığını okuyan okuyucularımız, Cumhurbaşkanlarının neden fazla bir bağışta bulunmadığının gerçek nedenini, o yaşadığı sürece öğrenemediler.
Sadece bu gerçeği mi?..
Cemal Gürsel’ in inanılmayacak yükseklikteki
"alçakgönüllülüğü" nedeniyle
Türk halkı, onunla ilgili daha birçok gerçeği öğrenemedi ve...
Galiba biraz da bu nedenden, onun gerçek değerini de öğrenebilmek olanağı bulamadı, sağlığında...
Etiketler:alçakgönüllü, at, at arabacısı, Atatürk heykeli, bağış, başyaver, Cemal Gürsel, Çukurören köyü ilkokulu, Kampanya, liste, mete akyol, Öğretmen, paşa, Türkiye, Vog Bali, yurttaş