Gün doğumunda bir bölümü evini, bir bölümü makamını, bir bölümü arabasını basan polislerden tutun da…
Onu demir kapıların arkasındaki dört duvar arasında, dört yıldır tuttukladıklarını sanan gardiyanlara değin hepsi, hepsi, hepsi yanılıyorlar…
Bir numaralı Atatürkçü diye…
Uluslararası üne kavuşmuş koskoca bir üniversite… Yurdun çeşitli yörelerinde onbir hastane… Urfa’dan Yalova’ya yurdun dört köşesinde dializ merkezleri kurdu diye yakaladıkları…
Çağdaş düşünceli, katıksız Atatürk genci binlerce öğrenci yetiştirdi diye…
Türkiye’de ilk kez kendisinin başlattığı ve kendi elleriyle yaptığı böbrek ve karaciğer nakli ameliyatlarıyla binlerce hastasını ölümün uçurumundan çekip, yaşama döndürdü diye…
Türkiye’deki tıp bilim adamlarının önemli bir bölümünün, Avrupa’yı da atlayarak, Amerika’daki meslekdaşlarıyla aynı bilgi ve yetenek düzeyine kavuşmasına büyük katkı sağladı diye tutukladıkları Prof. Dr. Mehmet Haberal…
İster inanın, ister inanmayın, kendisini kapattıklarını sananların sandıkları gibi dört duvar arasındaki altı adımlık hücresinde elleri kolları bağlı, beyni yüreği tutuklu bir tutsak olmadı da, olmayacak da…
İşte birkaç gerçek ve belgeleri: Prof. Dr. Mehmet Haberal, her gece üstüne kilitlenen demir kapıdaki 10x15 santimlik gözetleme deliğinden mi, yoksa karavanasının verildiği o kapının alt bölümündeki 15x30 santimlik boşluktan mı çıkıyor bilinmez ama… Kesinlikle bilinen bir gerçek var ki o istediği her zaman, ya o deliklerden birinden süzülüp çıkıyor ya da matkapların bile delemeyeceği kalınlıktaki o buz soğukluğundaki beton duvarları çatlatıyor, o çatlaklar arasından fışkırıyor ve…
Taaa Amerikalara gidip, dünyanın en köklü tıp bilim kuruluşu Amerikan Cerrahlar Koleji’nden “Ömür Boyu Onur Ödülü” alıyor, kongrelere katılıyor, dünyanın en tepedeki bilim kuruluşu üniversitelerle, örneğin Harvard Üniversitesi’yle kendi kurduğu Başkent Üniversitesi arasında ikili anlaşmalar imzalıyor, “en üst düzey”de akademik eğitim vermek için ortak programlar hazırlıyor.
Başka bir gün, 28 ülkenin önde gelen 68 tıp bilim adamının üye olarak katıldığı “Dünya Tıp Etik Bilimler Akademisi” adlı uluslararası yepyeni bir bilim örgütü kuruyor, Orta Doğu Organ Nakli Derneği’nin iki ayda bir yayımlanan bilimsel yayını “Experimental and Clinical Transplantation” adlı uluslararası dergiyi hazırlıyor.
Nasıl gittiğini kimse bilmiyor ama, Aralık ayında Abu Dhabi’de toplanan Orta Doğu Organ Nakli Derneği’nin genel kurulunda, tüm katılımcıların ayakta alkışladıkları bir konuşma yaptığını ve adını taşıyan “The Mehmet Haberal Award” (Mehmet Haberal Ödülü) adlı uluslararası bir bilim ödülünün oluşturulduğunu da herkes biliyor.
O toplantıda oybirliğiyle alınan bir kararla, MESOT adlı bu kuruluşun üstelik gelecek dönem başkanlığına seçildiğini de biliyor herkes.
Oldu olacak, MESOT’un 2014 yılında İstanbul’da yapılacak bilimsel kongresi yanı sıra aynı yıl yine İstanbul’da “Organ Nakilliler Olimpiyatı” düzenlediğini, hazırlıkları şimdiden tamamladığını da bilenler bilmeyenlere söylesinler.
Yetmedi… Türkiye’de kendisinin karaciğer naklini başlattığı 8 Aralık 1988 tarihinin 25. Yıldönümü nedeniyle, hocası Prof. Dr. Starzl’ın onuruna 4-6 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da yapılmasını kararlaştırdığı bilimsel kongrenin tüm hazırlıklarını tamamladığını da bildirelim.
Yine yetmedi… Dünyanın önde gelen kalite değerlendirme kuruluşu Business Initiative Directions (BID)’in, bu yıl Başkent Üniversitesi’ne layık görülen Altın Kategori’de, Uluslar arası Kalite Zirve Ödülü’nün bizzat kendisine verilebilmesi için, Başkan Jose E. Prieto tarafından 26-27 Mayıs’ta New York’ta yapılacak törene davet edildi.
Bitmediii… Haberal, bu olaydan bir ay sonra da, Ereğli Belediye Başkanı tarafından kendisine törenle, bu yılın geleneksel “Sevgi, Barış ve Dostluk Ödülü”nün verileceği tören için Ereğli’de bekleniyor.
* * *
Aklına esen herkesin “Ben bir yurtseverim, ben bir demokratım” diyerek kimi gönüllü, kimi gönülsüz, kimi açık, kimi gizli tanıklık yaparak, ağzına geleni söylediği bir ortamda ben de, bildiğim gerçeklerin bir bölümünü, gerçek bir yurtsever ve gerçek bir demokrat kimliğimle bildirmeyi bir yurttaşlık görevim olarak kabul ediyorum ve…
Haberal’ın, dört yıldır, dört duvar arasının koşullarında bile tutsak alınamadığını ve bundan böyle de tutsak alınamayacağını güneyden kuzeye, doğudan batıya tüm ülkemize bildiriyorum.
Onu, yarım yüzyıla yakın bir süredir tanımamın bilgisi, yargısı ve yetkisiyle söylüyorum:
Benim bildiğim, benim tanıdığım, benim güvendiğim Haberal, “milleti için, ülkesi için, insanlık için” durmaksızın çalışmasını ve eserler üretmesini, nerede ve hangi koşullarda olursa olsun, tüm engellere ve tüm engelleyicilere karşın, hem de ömür boyu sürdürecektir.
Belgem de var: Kapağımıza bakın!
Bu da benim mütalaam…
Etiketler:Abu Dhabi, Amerikan Cerrahlar Koleji, Atatürkçü, Business Initiative Directions, Dünya Tıp Etik Bilimler Akademisi, Ereğli, Experimental and Clinical Transplantation, Harvard Üniversitesi, Jose E. Prieto, Mehmet Haberal Ödülü, MESOT, mütalaa, Orta Doğu Organ Nakli Derneği, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Starzl, The Mehmet Haberal Award