Menü
Kategoriler
11-2000
Düşlerimizdeki Ülke: ATATÜRKİYE
01 Kasım 2000 2000
Atatürk’e sahip olması, Türk halkının başına konabilecek talihlerin en büyüğüdür. Atatürk’ün bugünün iletişim araçlarına sahip olamaması ise, Türk halkının başına gelebilecek talihsizliklerin en büyüğüdür. Türk halkının bugün çekmekte olduğu toplumsal sancılar, onun bu talihsizliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bu talihsizlik, hemen her geçen gün yeni talihsizlikler üreterek günümüzde, rahatsızlık verici bir sivrisinek yuvası bataklığına dönüşmüştür. Türk halkının tümü, Ata’sının askerlik cesaretinden, komutanlık yeteneğinden, diplomatlık zekâsından ve devlet adamlığı onurundan yararlanabilmiş, fakat önemli bir bölümü, üzücüdür ki, O’nun bir düşünür yetkinliğinde açıkladığı görüşlerinden ve bir toplumbilimci bilimselliğiyle oluşturduğu ilkelerinden yararlanabilme olanağı bulamamıştır. Çünkü bunları duyamamıştır bile. Oysa Türk halkı,  Atatürk’ün görüşlerini ve ilkelerini hem soylu yapısı gereği haketmekte, hem de çağdaş dünyanın uygar yapısıyla bütünleşebilmesi zorunluluğu nedeniyle, bu görüş ve ilkelere içtenlikle gereksinim duymaktaydı. Ne denli büyük bir talihsizliğimizdir ki Atatürk, vazgeçtik televizyon ağlarından, sesini en yakın kente ulaştırabilecek bir radyo istasyonuna bile sahip değildi. Kimi sadece birkaç yüz, kimi ise belki bin, belki iki bin adet basılabilen gazetelerin, yurdun dört bir yanına ulaştırılabilmeleri ise, düşlerin de ötesinde, bir heves, belki de sadece bir niyetti. Cephedeki bir asker inanmışlığı ve özverisiyle Atatürk’ün sesini tüm ulusa duyurmaya çalışan Yunus Nadi’ler, Halide Edip’ler, Falih Rıfkı’lar, Aydemir’ler, Karaosmanoğlu’lar ise seslerine, belirli çevreler dışında yankı alamadıklarını gördükçe, çaresizliklerinin pençesinde kıvranıyorlardı. İşte bu iletişimsizlik ortamında Türk halkının önemli bir bölümü, Atatürk’ü tanıması gerektiği biçimde ve düzeyde tanıyamamış, bu yoksunluğunun doğal sonucu olarak da, Atatürk’ü anlayamamıştır. Bugünkü televizyonların, gazetelerin, dergilerin sadece bir tanesi bile kurtuluş ve kuruluş günlerimizde var olabilseydi, Türk ulusu, eksiksiz tüm bireyleriyle Atatürk’ü ancak o zaman anlaması gerektiği düzeyde anlayabilecekti ve... Adına “Atatürkiye” diyebileceğimiz pırıl pırıl bir ülke, ancak o zaman düşlerimizden gerçeğe dönüşebilecekti.
Bir Cevap Yazın
*
Menu Title