01 Haziran 2010
Mutsuz Bir Doğum Yıldönümü ve… “Bu Da Geçer Ya Hu”
1998 Haziran’ından sonraki her Haziran, Bütün Dünya’nın bir yaş daha büyüdüğü doğum yıldönümüdür. On yaşımıza değin bu mutlu günümüzü her yıl, kendimize özgü gürültüsüz ve abartısız coşkumuzla birbirimizi kutlayarak, kendi aramızda geçirdik.
Fakat geçen yıl, bu doğum yıldönümümüzü o “sakin coşkumuz”la bile kutlayamadık. Çünkü mutlu değildik o Haziran’da ve mutlu olmadığımız için coşkulu da değildik. Mutluluğun ve coşkunun olmadığı yerde, doğal olarak, kutlama olayını düşünmek bile istemedik.
* * *
Bu Haziran’da da mutlu değiliz, bu Haziran’da da coşkulu değiliz. O nedenle, bu Haziran’da da yine düşünmek istemiyoruz doğum yıldönümümüzü kutlamayı.
Bu isteksizliğimiz, bir “yenilgi sonrasının umursamazlığı”ndan kaynaklanmıyor.
İçinde bulunduğumuz ruhsal atmosferimiz ise asla, bir “yitirilmiş umutlar sonrasının çaresizliği” de değildir.
Bakmayın siz, mutlu olmadığımıza.
Mutlu değiliz ama, üzgün de değiliz; coşkulu değiliz ama, ezik de değiliz.
Tam tersi, olağan günlerimizdeki yapımızdan çok daha olağanüstü bir gücün sahibiyiz, özellikle bu günlerde.
Haksızlığın, baskının, acı çektirmenin tüm yöntemlerine karşın başımız, bu zamanda da, bu gücümüzle korumaktadır ebedi dimdikliğini; bu zamanda da, yine bu gücümüzle toz kondurtmamaktadır ebedi dimdikliğinin dokunulmazlığına.
* * *
Her mutsuz günümüzün ve yılımızın, bizi ilerideki mutlu yarınlarımıza kavuşturacak bir umut merdiveninin basamakları olduğunu biliyoruz.
Toplumsal deneyimimizden kaynaklanan bu görgü ve terbiyemizin, bu mutsuz günlerimizde de bilincinde ve ayırdındayız çünkü.
Bu Haziran’da da başımızın öne eğik olmaması, onurumuzun yanı sıra ayrıca, mutlu yarınlarımıza kavuşacağımızı müjdeleyen beyinsel umudumuzun ve yüreksel inancımızın da sağlamlığının doğal bir sonucu ve hatta simgesidir.