27 Ekim 1991
Sayın Genel Başkan Nikah Yüzüğünü Düşürdü, Hep Beraber Arayalım Sayın Arkadaşlar
Sabah Gazetesi
Süleyman Demirel' in,
“Dağlara daşlara, telefon direklerine (umudumuz) yazmakla umut olunsaydı, bizim Akçora gömlekleri dünyanın en birinciye gelen gömlek markası olurdu" diyerek, 1973 seçimlerindeki "Umudumuz Ecevit” sloganını küçümsediği günlerdi
Konuşma yapacağı her ilçeye, ilin akın ettiği, konuştuğu her ile çevre illerin akın ettiği o “evvel zaman içinde, kalbur saman içinde" günlerden birgün Ecevit İzmir'de kürsüye çıktı.
Eşi Rahşan Ecevit ise halkın parasal desteğiyle sürdürülen seçim kampanyasına birkaç damla daha katkı sağlayabilmek için, üç dört arkadaşıyla birlikte kalabalığın arasına karışmış, üzerlerinde Ecevit portesi olan anahtarlıklar, Cumhuriyet Halk Partisi yazılı kalemler, altıoklu rozetler gibi yükte hafif, anlamında ağır hatıra eşyaları dolaştırıyor, bunları satarak seçim kampanyası için para topluyordu.
Bülent Ecevit konuşmasını bitirdiğinde, gazeteciler ve görevliler, kalabalık arasından kendilerine güçlükle yollar bulup, seçim otobüsüne ulaşabildiler ve içen girip yerlerini aldılar.
İki yolcu dışında otobüs, tüm yolcularını almış, şimdi bu iki yolcuyu bekliyordu. Bu iki yolcu da
Bülent Ecevit ile
Rahşan Ecevit’ti.
Ne olup bittiğine bakmak için otobüsün kapısına gittiğimizde, hayalini bile kuramayacağımız bir görüntüyle karşılaştık.
Bülent Ecevit, biraz önce iki saatten fazla konuştuğu on beş metre ötemizdeki kürsüden aşağıya yarı beline kadar uzanıyor, sonra geri çekiliyor, kürsüde dik duruyor, daha sonra yeniden yarı beline kadar aşağı sarkıyor ve bu hareketi sürekli yineliyordu.
Miting alanını dolduran kalabalığın, kürsünün yirmibeş otuz metre çevresindeki bölümünde ise tek kişi bile ayakta görülmüyor, kalabalığın bu bölümündeki hemen herkes, ellerinin ve dizlerinin üzerinde, yerlerde bir o yöne, bir bu yöne dönüp duruyordu. Bu görünüm, en az beş dakika kadar sürdükten sonra,
Rahşan Ecevit’in,
“Bülent, Bülent” diyerek bağırdığı duyuldu.
Ecevit, eşi
Rahşan Ecevit’ in otobüsün yanında olduğunu görünce, kürsüden indi ve bir yandan yerden kalkma, bir yandan da Genel Başkan’a yol açma telaşıyla
“Bulundu mu, Sayın Başkan ? Bulundu mu ?” diye soran kalabalığı hem el kol işaretleriyle hem de “Çok teşekkür ederim... Bulundu, bulundu…” diye yatıştırarak, otobüse geldi.
Kaybolan neydi, bulunan neydi?
Hepimiz otobüsteki yerlerimizi aldığımızda,
Bülent Ecevit sorularımızı yanıtlamaktan çok, merakımızı giderdi.
“Konuşmamı tamamladığım sırada, alanın çok uzak bir yerinde Rahşan'ı gördüm” dedi.
Rahşan Ecevit, kürsünün ve parti otobüsünün bulunduğu yere oranla, miting alanının en uzak noktasında bir yerde kalem, anahtarlık, resim satıyormuş.
“Rahşan’ı orada gördüğümde, konuşmamı tamamlamış, son cümlemi de söylemiştim” diye sürdürdü açıklamasını
Bülent Ecevit
"Ben, bir iki dakika içinde otobüse ulaşabilirdim ama, ortalık karışacak, Rahşan ise kalabalıktan kendine bir yol bulup, otobüse gelemeyecekti."
Bunun üzerine
Bülent Ecevit kürsünün hemen yanındaki topluluktan rica etmiş:
“Lütfen bizim hanıma yardımcı olur musunuz?"... “Bizim hanım kalabalığın arasında kaldı." “Bizim hanım" “Bizim hanım...”
Bülent Ecevit bakmış sesini duyuramıyor, işaretle anlatmak istemiş.
Ve sol elinin yüzük parmağının dibini göstererek, yine birkaç kez
“Bizim hanım... Bizim hanım..." diyecek olmuş ki...
Keşke yapmaz olaymış o işareti.
O, nikah yüzüğü parmağını işaret ederek
“Eşim" ya da
“Bizim hanım" demek istediğini sansın… Kürsünün en yakınındaki partili, Bülent Ecevit’in işaret ettiği parmağında nikah yüzüğü olmadığını görünce,
“Sayın Genel Başkanımızın nikah yüzüğü düştü... Hep beraber arayalım arkadaşlar" diye nara atmış ve ellerinin, dizlerinin üstüne yere kapanmış, başlamış Sayın Genel Başkan’ın nikah yüzüğünü aramaya.
Onu görenler geri kalırlar mı hiç?
Onlar da kapanmışlar yere, onlar da ellerinin, dizlerinin üstünde bir o yana, bir bu yana dönerek onlar da başlamışlar Genel Başkan'ın nikah yüzüğünü aramaya.
“Ne var, ne olmuş? diye sorup da Bülent Ecevit’in nikah yüzüğünü düşürdüğünü duyan herkes, bir önceki kişiyi izlemiş ve...”
Kürsünün çevresinde, otuz metre kadar yan çaptaki bir alanda bulunan hemen herkes, bir anda gönüllü olarak yere kapanmış, yüzük aramaya başlamış.
Bülent Ecevit'in, “Eşini tarif edebilmek için” niçin yüzük parmağını işaret ettiğini hep düşünmüşümdür de nedenini bir türlü bulamamışımdır.
Bülent Ecevit de
Rahşan Ecevit de parmaklarında değil süs yüzüğü, nikah yüzüğü bile taşımamışlardır çünkü, tüm yaşamları süresince...
Etiketler:Ecevit, Nikah yüzüğü, Rahşat Ecevit, Rozet, Seçim, Umut, Yüzük parmağı