01 Mart 2016
Annemizi Özlediğimizde…
“Türk kadınının yaşamında en büyük talihi, Atatürk gibi bir önderin yönetimindeki ülkede kadın olmasıdır.”
Yukardaki tümce beynimin bir üretimi değildir; çocukluğumdan bu yana kulağımda gururla taşımakta olduğum anne armağanım bir “mücevher küpe”dir.
1923 Nisan’ında üniversiteli gençlere “Allahaısmarladık” ziyaretine gelen İsmet İnönü’yü Lozan’a uğurladıkları Darülfünun’un kapısından birkaç ay sonra matematik öğretmeni olarak çıkan annemin, “Bu da kişisel talihimdir” dediği bir olay da, Adana Kız Öğretmen Okulu’ndaki görevine başlama tarihinin 29 Ekim 1923 olmasıdır.
Annem, Akdeniz’den Karadeniz’e taşıdığı ve bir yaşam boyu elinden düşürmediği eğitim-öğretim meşalesinin tüm alevlerinde, Gazi Mustafa Kemal’in aydınlığını taşıdığının bilincindeydi. Ve o meşaleyi taşıdığı sürece de, “Atatürk gibi bir önderin yönetimindeki bir ülkede kadın olması” talihinin şükran borcunu ödemekte olduğuna inanırdı.
* * *
Türk kadınının bu talihinin değeri, Avrupa’nın sanayide ve ticarette ileri gitmiş ülkelerinin kadınlarınca hayranlıkla ve takdirle izlenmiş hatta örnek alınmıştır.
Çalışma arkadaşım ve aile dostum değerli Cengiz Özakıncı’nın bir kopyasını da bana verdiği 8 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki bir haberi ben de sizle paylaşmak istiyorum.
Haberde, Dünya Kadınlar Birliği’nin genel kongresinin o yıl, 35 ülke temsilcisinin katılımıyla İstanbul’da düzenlenmekte olduğu bildiriliyor ve kongreye katılmak üzere gelen Dünya Kadınlar Birliği Genel Başkan Yardımcısı’nın ve Genel Sekreteri’nin Türk kadınlarıyla ilgili olarak görüşleri yeralıyor.
Önce, Genel Başkan Yardımcısı Matmazel Manus’un görüşlerini okuyalım: “Bu yıl kongrenin İstanbul’da toplanışına çok sevindik. Çünkü Türkiye, kadınlık işlerinde en ileri safta yürüyen bir memlekettir. Biz Türk kadınlarının bütün faaliyetlerini imrenerek ve takdir ederek çok yakından alakalanarak takip ediyoruz. Türk kadınına layık olduğu bütün haklar verilmiştir. İşte bu münasebetle gıpta uyandıracak haklara sahip olan Türk kadınları arasında, uluslararası kadınlar kongresinin toplanıyor olması bizlere sevinçlerin en büyüğünü vermiştir.”
Dünya Kadınlar Birliği’nin Genel Sekreteri ve Cenevre’de yayımlanan “Kadınlar Hareketi” gazetesinin yazarı Matmazel Emilio Gourd ise görüşlerini şöyle özetliyor:
“Ne yalan söyleyeyim, Türk kadınını çok kıskanıyorum. Burada kadınla erkek arasında toplumsal ve hukuksal konularda hiçbir fark kalmamıştır. Yani tam bir eşitlik vardır. Biz de memleketimizde (İsviçre) bunun için çok çalıştık. Tam dört kez haklarımızın tümünü alabilmek için başvurduk. Parlamento dört kez kabul etti, fakat Ayan Meclisi reddetti. Fransa’da da kadınlar henüz sahip olamadıkları hakları almak için çalışıyorlar. Fakat orada iç politika nedeniyle bu konuda şimdilik bir ilerleme sağlayamıyorlar. Yine de bu işte onların, biz İsviçrelilerden önce başarılı olacaklarını umuyorum.”
* * *
Buraya değin naklettiklerimi okudunuz ve şimdi bana soruyorsunuz; “Fransalı, İsviçreli kadınların gıpta ettikleri, kıskanıyoruz dedikleri, hayran oldukları, takdir ettikleri o her hakka layık Türk kadınları şimdi neredeler?” diyorsunuz, değil mi?
Söyleyeyim, göstereyim:
“Onlar Atatürk’ün aydınlık meşalesini şimdi Arap dolarları karşısında savundukları Karadeniz yaylalarında dolaştırıyorlar, havasına, suyuna, taşına, toprağına sahip oldukları Cerattepe’de, ağaçlar arasında, dereler kıyılarında koşturuyorlar, terörün üstüne üstüne gittikleri protesto yürüyüşlerinde sıktıkları yumruklarında ve hemen her gün Türk bayrağının kucağında ulusal şükran abidelerimizin kaidelerine taşıdıkları evlatlarının, eşlerinin, nişanlılarının, sevgililerinin arkasından “Helal olsun” cömertliğiyle yineledikleri “Vatan sağolsun” tesellilerinde taşıyorlar.
O kadınların tümünün yüzlerinde ben, her zaman annemin yüzünü görüyorum. Size de öneriyorum. Siz de benim gibi yapın:
Siz de “Devlet benim” diyerek Karadeniz’in yaylalarını kollarının kanatlarının altına alan, “Dolarınız sizin, doğamız bizim olsun” diyerek Artvin’in havasına toprağına sahip çıkan ve dudaklarının kıpırtıları arasından “Vatan sağolsun” diyerek evlatlarına, eşlerine helalliğini bağışlayan kadınlarımızın yüzlerine bakın…
Onların tek tek her birinin yüzlerinde, özlediğiniz annenizi görmekle kalmayacaksınız, Fransalı, İsviçreli kadınların kendilerine olan hayranlık duygularına da hak vereceksiniz ve…
Atatürk’ün yönettiği bir ülkede yetişmiş olmalarının, Türk kadınlarının en büyük talihleri olduğunu bir kez daha anımsayacaksınız.
Bu talihin sahibi ve değerinin bilincindeki tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Etiketler:8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Adana Kız Öğretmen Okulu, Atatürk, Cengiz Özakıncı, Cerattepe, Darülfünun, Dünya Kadınlar Birliği, Gazi Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Lozan, Matmazel Emilio Gourd, Matmazel Manus, mete akyol, Türk kadını, uluslararası kadınlar kongresi