Menü
Kategoriler
Bir Kültür Emekçisi Talat Sait Halman
01 Ocak 2015 2015
Türkiye geçen ay, bir “eski bakan”ın öldüğü haberini duydu, fakat bu ölümle ne denli büyük bir değerini yitirdiğinin ayırdına varamadı. Türk halkının büyük bir bölümü onun adını yalnızca bir “bakan” olarak duyduğu için, ölüm haberini de “Eski bir bakan ölmüş” sıradanlığıyla karşıladı. Ve “Eski Kültür Bakanı” Talat Sait Halman’ın Türkiye için ne denli büyük bir değer olduğunu bilemediği için, onun ölümüyle uğradığı kaybının ne denli büyük olduğunun da ayırdına varamadı. Talat Sait Halman, okuduğuyla, öğrendiğiyle yetinen, bilgilerini kendine saklayan “adı var, eylemi yok” türünden, kendi ışığını yalnızca kendi için kullanan sıradan bir kültür adamıyla benzerliği olmayan, o türün dışında bir beyinsel ve yüreksel yapıya sahipti. O, okuduğunu, öğrendiğini hammadde yapıp, onları kendi düşünce yeteneği ve bilgi zenginliğiyle harmanlayarak yeni düşünceler, özgün yorumlar üreten, sonra da bu duygu ve düşünce üretimini, olanaklarının sınırlarını da zorlayarak, makaleleriyle, şiirleriyle, çevirileriyle, kitaplarıyla, radyo konuşmaları, konferansları ve dersleriyle ulaşabildiği kişilerle paylaşıma sunan tam bir “Kültür emekçisi” idi. Kendine özgü bu özel yapısı nedeniyle “Masa ve koltuk” kavramı, onun gözünde bir makam simgesi değil, üzerinde yalnızca işini yapabildiği bir atölye tezgahıydı. Konferans salonlarındaki, yurtiçi ve yurtdışındaki üniversitelerin dersliklerindeki kürsüleri ise, bu atölyedeki üretimini sunduğu birer paylaşım sergileri olarak kullanıldı. Talat Sait Halman, bu özelliğiyle, gerçek anlamlarıyla bir “Kültür Emekçisi”, bir “Kültür adamı” ve… Bir “Kürsü adamı” idi. Türk halkının büyük bir bölümünün, sağlığında onun değerini anlayamamış olmasının tek tesellisi, onun ölümüyle ne denli büyük bir kayba uğradığının da ayırdına varamamış olmasıdır. Ki bu yorumu kabullenmek de, Türk halkının küçük bölümü için, apayrı bir büyük acıdır.
Bir Cevap Yazın
*
Menu Title