Menü
Kategoriler
evvel-zaman-ilk
İsmet Paşa’nın Genç Başkanı
09 Eylül 1994 1994
                     Yüzeysel bakıldığında İsmet İnönü ile Ferruh Bozbeyli arasın­da, derin uçurumlar görüntüsü oluştura­bilecek denli önemli ve büyük farklılıkların ilki, parti­lerinin siyasal, toplumsal ve eko­nomik konulardaki “benzemez görüşler”  inden kaynaklanıyor­du          İnönü de,  Bozbeyli’de, parti­lerinin görüşlerine içtenlikle sa­hip çıkan iki  "içtenlikli partili" olduklarından, partilerinin ara­sındaki bu “benzemez görüşler”, ister istemez, onların da araları­na girmişti, onları da birbirinden ayrı uçlara itmişti.          Onların partileriyle ortaklaş­tıkları farklılıkları, sadece “ben­zemez görüşleri" konusunda de­ğildi. Yaş konusunda da partile­riyle ortaklaştıkları bir yanları daha vardı.          İsmet İnönü, Türkiye'nin en eski siyasal kuruluşu Cumhuri­yet Halk Partisi' nin, en yaşlı ve en deneyimli politikacısı unvanı­nı taşırken Ferruh Bozbeyli ise, Türkiye’nin en yeni siyasal ku­ruluşu Adalet Partisi'nin, en genç ve o günlerde, henüz en deneyimsiz politikacısı sıfatını taşıyordu.          Yeryüzünde hiçbir politikacı­ya kısmet olmayan bir şansı, ba­şarıyı ve keyfi, İsmet İnönü ve Ferruh Bozbeyli birlikte yaşa­mışlardır.            İsmet İnönü, çiziminde ken­dinin de emeğinin bulunduğu bu sınırların içinde doğan ve kuru­luşunda kendinin de emeğinin bulunduğu bu devletin olanakla­rıyla okuyup, yetişen Ferruh Bozbeyli ile, devletin en üst ka­tında, biri Başbakan, öteki Tür­kiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak birlikte çalışabilme­sinin şansını, başarısını ve keyfi­ni sürerken.         Ferruh Bozbeyli ise, içinde doğduğu sınırların çiziminde emeği bulunan, olanaklarıyla okuyup, yetiştiği bu devletin kuruluşunda emeği bulunan İsmet İnönü ile, devletin en üst katın­da, biri Başbakan, öteki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak birlikte çalışabilmesinin şansını, başarısını ve keyfini sürmüştür.          İsmet İnönü ile Ferruh Bozbeyli arasındaki "ilişki", çok ki­şinin bildiğinin aksine 1960'lı yıl­ların başlarında başlamış değil­dir.          İsmet İnönü ile Ferruh Bozbeyli ilk kez, 1942 yılında karşı karşıya gelmişlerdir.          “O yıl ben İskenderun'da, ortaokul üçüncü sınıf öğrenci­siydim” dedi Ferruh Bozbeyli.          Ya İsmet İnönü?.. O da Cum­hurbaşkanı idi, o yıllarda.         "Cumhurbaşkanı İsmet İnö­nü o yıl, İskenderun’u ziyaret etmişti ve bizim okula da gel­mek istemişti” dedi “Günlerden pazardı ama hepimizin o gün okula gelmesi ve sınıflardaki yerlerimizi alması bildirilmiş­ti.”          İsmet İnönü o gün İskende­run Lisesi'nin ziyaret ederken, Ferruh Bozbeyli'nin okuduğu ortaokul üçüncü sınıfa girmiş ve...          O yılın, o gününün. o anının heyecanını Ferruh Bozbeyli şim­di, bu yılın, bu gününün, bu anında da yaşadı:          "Cumhurbaşkanı İnönü be­ni derse kaldırdı” dedi.          Oysa dersleri,  Fransızcaymış.         Ben ise Fransızca dersinde hiç de başarılı değildim" dedi “Öğretmenimiz, ne olur, ne ol­maz korkusuyla bir önlem al­mıştı ve Fransızcası benim gibi iyi olmayan birkaç arkadaşımla beni, o gün sınıfın arka sıraları­na oturtmuştu.”          Cumhurbaşkanı İsmet İnö­nü sınıfta sıralar arasında dola­şırken parmağını arka sıralarda­ki Ferruh Bozbeyli’ye uzatmış ve tahtaya kalkmasını söylemiş.          “İsmet İnönü benden, Fran­sızca olarak tahtaya “Bu evin iki bahçesi var” cümlesini yazmamı istedi" dedi Ferruh Bozbeyli  “Ben de 'Cette maison a deux jardins’ yazmam gerekirken, bilgisizliğimden olacak, ‘cette’ ke­limesini iki T ile yerine, tek ‘t’ ile yazmışım. ‘Maison’ kelimesi müennes, yani feminen olduğu için, iki ‘t’ ile yazılmalıymış me­ğer…”          Sınıfta, Cumhurbaşkanı İs­met İnönü’nün arkasındaki ko­mutanlar ve vali başta olmak üzere tüm devlet erkanı, birbirleriyle yarış ederlercesine bir tutumla, yüksek sesle kopya vermişler Bozbeyli’ye:          “Bir değil, İki ‘t’ olacak...” demişler “Cette kelimesindeki ‘t' nin yanına bir ‘t’ daha koyu­ver…”          Ferruh Bozbeyli, devlet erka­nının verdiği bir kopyayı duy­mazlıktan gelip, yanlışını düzelt­meyince, bu kez Cumhurbaşka­nı İnönü uyarmış kendisini:          “Küçük bir yanlışın var” de­miş “Dikkat et...”          Cumhurbaşkanı İnönü’ nün bu uyarısından sonra da Ferruh Bozbeyli, iki “t” kopyalarını sür­düren devlet erkanının bu sözle­rini yine duymazlıktan gelmiş, yanlışını yine düzeltmemiş.          Cumhurbaşkanı İnönü, öğ­renci Ferruh Bozbeyli’ye küçük bir öneride bulunmuş:          "Bizden sonra öğretmenin düzeltir o küçük yanlışını” de­miş ve sınıftaki ziyaretini orada noktalamış.          Cumhurbaşkanı İnönü ve beraberindeki kişiler sınıftan çıkar çıkmaz, Fransızca öğret­menimiz Abdüllatif Başıaçık bana kocaman bir tokat attı” dedi Ferruh Bozbeyli.          “Yahu bütün millet sana ‘iki t' diye bağırıyor, sen niye düzeltmiyorsun o yanlışını?” diye bir de azarlamış hocası.          Ferruh Bozbeyli, öğretmeni­ne o an verdiği yanıtı şimdi hatır­larken bile sesini yine alçalttı, ba­şını yine önüne eğdi:          “Herkesin kopya vermesin­den sonra ben o yanlışı düzeltseydim, Cumhurbaşkanımız  ‘Onlardan duydu da, ondan son­ra yazdı, yanlışını öyle düzeltti’  demez miydi, hocam?” demiş.          Abdüllatif Başıaçık bu yanıt üzerine bir kez daha köpürmüş: "Yahu adam sağır, oğlum, sağır” demiş “Arkasındakilerin sana kopya verdiklerini nere­den duyacaktı ki?..          Hızını ve hırsını alamamış, bir cümle daha köpürtmüş Ab­düllatif Hoca:          "Hem, arkasındaki devlet erkanı, seslerini Cumhurbaşka­nı’nın duymayacağını bilmeselerdi, senin bir yanlışını düzel­tebilmek için de olsa, onun ar­kasından seslerini öyle yüksel­tebilirler miydi, yani?”          İsmet İnönü' nün aramızdan ayrılışının 20. yılı nedeniyle ya­yınlamak üzere kendisiyle ilgili anılarını rica ettiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Baş­kanı Ferruh Bozbeyli, tümüyle "kendine ait" bu anısından son­ra İsmet İnönü’yle ilgili bir de, tümüyle "Türk Ulusu'na ve Türk Tarihi'ne ait” bir anısı­nı anlattı.          "İsmet İnönü'yle ilgili bu anımı naklederken, Türk Milleti ve Türk Ta­rihi karşısında bir göre­vimi yerine getirmiş ola­cağıma da inanıyorum” dedi "Rahmetli İsmet İnönü bana bu anısını emanet ederken, kendi­sinin sözlerinden, bana bu anıyı uygun bir bi­çimde Türk Milleti’ne ve Türk Tarihi’ne naklet­mem görevini de verdiği anlamını çıkardım.”          İsmet İnönü'nün, kendi­sine güvenerek anlattığı ve emanet ettiği bu “tarihsel anı"yı şöyle anlattı Ferruh Boz­beyli:          ‘Türk Tarih Kurumu her yıl, Atatürk’le ilgili bir konferans düzenler ve bu konferansta işle­nen konulan, Belleten adlı der­gisinde yayınlardı.          1969 yılındaki konferansın İsmet İnönü tarafından verile­ceğini duyduğumda, bunu özel­likle kaçırmamaya dikkat et­tim. Konferans günü Türk Tarih Kurumu salonuna gittim, büyük bir dikkatle İsmet İnönü'nün, Atatürk konusunda anlattıklarım dinledim.          Konferanstan sonra Türk Tarih Kurumu Başka­nı, salondaki birkaç milletveki­lini, İsmet İnönü'yü ve beni, odasında birlikte kahve içmeye davet etti.”          Türkiye Büyük Millet Mecli­si Başkanı olduğu sürece Ferruh Bozbeyli’ye özel görüşmelerinde hep "Genç Başkan” diye hitap eden İsmet İnönü, yine aynı bi­çimde hitap etmiş:          “Bugünkü konuşmamı nasıl buldunuz, Genç Başkan?” de­miş.          Genç Başkan, konuşma ko­nusundaki izlenimini, gençliğine yaraşır bir doğrulukla açıklamış:          “Paşam, iki konu dışında hep dinlediğimiz sözlerden iba­retti konuşmanız...” demiş  "Dik­katimi çeken bu iki konudan bi­ri, Damat Ferit’le ilgili sözlerinizdi.  ‘Damat Ferit bir hain değil­di' dediniz. Bu çok önemli bir şeydir.
 
         Senelerdir biz, Damat Ferit’i hain olarak tanıdık, hain olarak bildik.          Fakat siz dediniz ki ‘Damat Ferit hain değildir. O sadece, Anadolu harekatına inanmamış bir insandır' dediniz.”          Ve Ferruh Bozbeyli, İsmet İnönü'nün biraz önceki konfe­ransında ilk kez duyup, şimdi öğrendiklerim yinelemiş:          “Aynen şunları anlattınız. Sayın Paşam” demiş “Damat Ferit'in bir hain olmadığını, onun sadece, Anadolu harekatı­na inanmamış bir insan olduğu­nu söylediniz ve şunları dedi­niz:  ‘Anadolu harekatına inan­mamış insan zaten yalnız Damat Ferit değildi’ dediniz ‘Birçok in­san vardı bu harekata inanma­mış. Onlar, böyle bir maceranın, elimizdeki toprakların kamilen elimizden gideceği kaygısını ta­şıyorlardı. Onun için bir manda idaresinin, hiç değilse, istikbalde bütünlüğümüzü koruyabileceği­ni, meselenin istikbalde de halledilebileceğini düşünüyorlardı. Ama giderek Anadolu harekatıy­la çatışmaya girdiği bu anda, bize karşı gelmiş duruma girdi. Bu nedenle kendisine hain damgası vurulması yanlıştır. Hainlik damgası tamamen yanlıştır' de­diniz. Bu çok önemli bir açıkla­madır.”          Ferruh Bozbeyli, konferans­ta İsmet İnönü’ nün söylediği ve kendisine çok ilginç gelen ikinci konuyu da belirtmiş:          "Dikkatimi çeken ikinci önemli husus da şudur. Sayın Paşam" demiş "Sanki bir noktayı yarım söylediniz gibi geldi bana.”          Bu kez İnönü sormuş:          "Nedir o yarım söyle­diğim konu?” demiş.          Ferruh Bozbeyli, tane tane açıklamış:          “Konuşmanızda dedi­niz ki, paşam, 'Birinci Büyük Millet Meclisi, za­man zaman kapanma teh­likesine maruz kalmıştır' dediniz. Cümleniz aynen böyleydi. Ama ne oldu da meclis kapanma tehlike­sine maruz kaldı. Neydi konu? Meclisi kapanma noktasına getiren tehli­keler nelerdi? Bunları anlatmadınız.”          İsmet İnönü, yanıt vermek yerine Ferruh Bozbeyli’ ye ilgisiz bir so­ru sormuş:          “Giderken beni ara­banıza alır mısınız?" de­miş.          Ferruh Bozbeyli, bu konudaki anısını anlat­mayı şöyle sürdürdü:          “Başüstüne, paşam dedim... Toplantıya eşiyle gelmişti. Mevhibe Hanımefendi paşanın ara­basına bindi, İsmet Paşa da be­nim arabaya bindi.          Arabada ikimizden başka bir şoför ve bir de özel kalem müdürüm Hamdi Bey vardı.” İsmet İnönü öndeki bu iki kişiyi görünce Ferruh Bozbeyli’ye sormuş:          “Senin arabanda, ön bölüm­le irtibatını kesen cam yok mu?” demiş.          Olmadığını öğrenince bu kez, “Özel kalem müdürünüze güve­nir misiniz?" diye bir soru sor­muş.          Ve özel kalem müdürüyle il­gili olarak Bozbeyli’den aldığı “garanti”den sonra ancak, ko­nuşmaya başlamış          “Öyleyse şimdi dikkatle din­le” demiş.          Anısının bu noktasında Fer­ruh Bozbeyli, zarif bir açıklama yapmak için durdu:          İsmet İnönü'nün söyledik­lerini aynen nakletmiş olmak için bu ' kelimeyi kullanıyo­rum” dedi ve şöyle devam etti: “Bana, 'Sen ahlak­lı adamsın. Onun için anlatı­yorum bunu sana' dedi.          İsmet İnönü, bunları söyle­dikten sonra, Birinci Büyük Mil­let Meclisi’nin kapanma tehlike­siyle karşı karşıya geldiği olayı anlatmış:          "Olay şöyle cereyan etti. Meclis’te Atatürk, cevabı veril­mesi güç birçok soruya muha­tap oluyordu... Meclis’te, harp içindeki devletin harp gücüyle ilgili sorular soruluyor, bunlara cevap verilemediği için de asa­bi bir hava meydana geliyor. Bir gün yine böyle cevap veril­mesi güç sorulara muhatap ol­du. Çok bunalmıştı. Meclis o gün çalışmasını tamamladık­tan sonra bana dedi ki, 'Ben Çankaya’ya gidiyorum, hemen gel.'          Atatürk'ten kısa bir süre sonra, ben de gittim Çanka­ya’ya. Çok öfkeliydi, ayakta ko­nuşuyordu.          Bana dedi ki, ‘Bu meclisle bu harp kazanılmaz' dedi ‘Bu meclisi kapatacağız.’          Ben Atatürk'ün yakın arka­daşı olduğum için onun huyunu suyunu çok iyi bilirdim. Böyle sinirliyken, öfkeliyken, onun söylediği bir şeye karşı gelmek mümkün değildir. Onun için hiç cevap vermedim. Bekledim uzun uzun, başka şeyler konuş­tuk, hükümetin bazı meselele­rini anlattım.  Daha sonra onu biraz yumuşamış görünce de­dim ki ‘Paşam, Sultan Abdülhamid’de Meclis açan adamdır. Ama tarihe, meclis kapayan adam olarak geçmiştir. Ben sizin tarihe meclis kapayan adam ola­rak geçmenize razı olamam. Ata­türk o zaman bana, 'Paşa doğru söylüyorsun. Senin dediğini ya­pacağız' dedi. İşte Birinci Meclis’in geçirdiği kapanma tehli­kesinin içyüzü budur.”            Ferruh Bozbeyli, İsmet İnö­nü'nün bu anısını dinledikten sonra biraz da sitemli bir biçim­de sormuş:          “Paşam, bu kadar güzel bir şeyi bugüne kadar neden anlatmadınız?” demiş "Bu tarihi ger­çeği hiç değilse bugünkü konuş­manızda niçin açıklamadınız?          İsmet İnönü, Bozbeyli’nin bu sitemine karşı çıkmış:          "Anlatamam” demiş “Sen ahlaklı adamsın. Onun için sa­na anlatıyorum bunu" demiş.          Ve hemen arkasından ekle­miş:          “Bu anlatılacak. Bunu mil­let de öğrenecek, tarih de bile­cek” demiş ve şu açıklamayı yap­mış:          “Biz Atatürk’ü o kadar ku­sursuz, göstermişiz ki... Onu böylesine gösterdiğimiz için de, onun hakkında her şeyi olduğu gibi anlatamamışız. Ben siya­set yapan bir adamım. Bunu herkesin içinde anlatsam, ‘Bak ismet Paşa Atatürk’ü idare et­miş, onun yanlışlarını o düzelt­miş' diyecekler ‘Bak kendine pay çıkarıyor, onu bile beğenmi­yor’ gibi yorumlara girecekler­dir. Ben böyle yorumları ken­dim için de, Atatürk için de doğru bulmuyorum. Ama bunlar, mutlaka anlatılacak. Mille­te de, tarihe de anlatılacak bunlar.”          Ferruh Bozbeyli bunları söy­ledikten sonra bir süre durdu:          “İsmet Paşa'nın bu cümle­sindeki ‘anlatılacak’ sözünü ben, ‘Bunu anlat' manasında aldım ve bunu, bana emanet edilmiş, bana verilmiş bir görev olarak benimsedim yıllarca. Bunu şim­di ilk kez size anlatarak, milletimize ve tarihimize olan bir görevimi yerine getirdiğime inanıyorum. Onun için anlattım size bunu..          Ferruh Bozbeyli, bu ülkeye uzun yıllar İsmet İnönü ile bir­likte hizmet etmiş olmasının mutluluğuna benzer bir mutlulu­ğu şimdi, ondan aldığı bir görevi yerine getirirken yaşadı.          İsmet İnönü'nün kendisine “Sen ahlaklı adamsın” diyerek güvenip, emanet ettiği bu görevi Ferruh Bozbeyli’nin bana güve­nerek, benim aracılığımla yerine getirmeye karar vermesi karşı­sında işe şimdi de ben, onun bu görevi İnönü’den alırken duyduğu düzeyde bir gu­rur ve mutluluk duyduğumu kendisine teşek­kürlerimle bildir­mek isterim.
Bir Cevap Yazın
*
Menu Title