26 Aralık 1993

Dikkat!.. Terbiye Özürlüleri Toplumu Oluşuyor…

Birer bireyi oldukları ortak toplumda, kendileriyle birlikte yaşadıkları özürlü kişilere yardımcı ol­mak, toplumun on­lar dışındaki birey­leri için en önde gelen top­lumsal ve insansal bir so­rumluluktur. Karşı kaldırıma geçmek için adımlarını, elindeki be­yaz bastonuyla yokladığı yol­dan gelen sesin yönüne at­mak zorunda olan bir kör ki­şinin koluna girip, karşı kal­dırıma onunla kolkola geç­menin iç huzurunu bu so­rumluluğun sahibi çok kişi, bir başka özürlü kişinin te­kerlekli sandalyesini sürer­ken de duyabilir, fiziksel en­gellerin zekasını geliştirme­diği bir çocukla karşılıklı ko­nuşmaya girebildiğinde de duyabilir. Fakaaat, toplumumuzda sayıları her geçen gün hızla artan başka bir özürlü kesim vardır ki, vazgeçtik onlara yardım etmelerinden, onlara yardım etmeye kalkıştıkla­rından ötürü bile toplumun sorumlu kişileri, kendi ken­dilerine lanet yağdırmak zo­runda kalmaktadırlar. Toplumun, hiçbir zaman yardım kabul etmeyerek yaşamlarını, omuzlarındaki özürleriyle birlikte sürdür­mek inadında olan bu bam­başka özürlü kesimi, aile ter­biyesi özürlü kişilerden oluş­maktadır. Ülkemizde belirli düzey­de bir aile terbiyesiyle yetişen ve yaşamlarını, ailelerin­den aldıkları bu terbiye çer­çevesinde sürdüren kişiler içinde yaşadıkları toplumda sayıları katlanarak artan bu terbiye-özürlü kişilere en küçük bir yardımda bulunamadıkları için toplumsal bir acı çekmektedirler. Bu kişiler, toplumun gör­me özürlüleri karşısında, yü­rüme özürlüleri karşısında, konuşma özürlüleri karşısın­da kendileri ne denli onlara yardımcı olmakla sorumlu görüyorlarsa, toplumun terbiye-özürlüleri karşısında da kendilerini aynı düzeyde sorumlu görmektedirler ve... Kendilerinde bol bol var olduğunu bildikleri terbiye­lerinden, ona en çok gereksi­nim duyduklarına tanık ol­dukları bu özürlü kişileri de yararlandırmaya kalkıştıkla­rında, bu sorumluluk duygu­larından ötürü kendilerine lanet yağdırmak zorunda kalmaktadırlar. Ülkenin en gelişmiş ken­tinin, uygar yaşama en uy­gun lokantasında bile, fazla kaçırdığı içkinin sıcaklığına dayanamayıp, bunaltısını, herkesin ortasında ceketini çıkararak gidermesini doğal karşılayan ve bu davranışın­dan kendi bile rahatsızlık duymayan terbiye-özürlü bir kişi, üzerine dikilen gözlerin de, üzerinden kaçırılmaya çalışılan gözlerin de çok zaman farkında olamamakta­dır. Aynı terbiye-özürlü kişi, toplumsal sorumluluk sahibi bir kişi tarafından uyarılma­sının, gerçekte kendisine uzatılmış bir yardım eli oldu­ğunu anlayabilmenin de çok uzaklarında kaldığından, bu yardım elini doğal olarak kendine özgü davranış biçi­miyle ve kendine özgü söz­cüklerle geri çevirmekte ve... Bir özürlüye yardım et­mek isteyen “topluma so­rumlu ve saygılı" bir kişiyi, böylesi bir yardıma kalkış­masından ötürü kendi kendi­ne lanet edecek noktaya getire­bilmektedir. “Parasıyla değil mi?” fü­tursuzluğuyla ellerini kolları­nı sallayarak girdiği düzeyli bir lokantada, bıçağını tabak kenarına sinirli tempolarla vurarak garsonun dikkatini çekmeye çalışan bol paralı, altın yüzüklü, neyin simgesi olduğunu kendinin de bilme­diği rozetli bir terbiye-özürlü kişiye kim yardım etmek istemez? Ailesinden almış olması ve toplum içinde uyguluyor olması gereken bir terbiyeye acilen ve şiddetle gereksinim duyduğunu her davranışıyla ilan eden bu terbiye-özürlü kişiye, kendindeki terbiye­sinden hangi sorumlu kişi birşeyler vermek istemez ki… Ülkenin bir üst düzey sa­natçısının, kentin bir üst dü­zey klübünde verdiği konse­rini dinlemek için gelmesine karşın, vazgeçtik onu dinle­memesini, sahnedeki sanat­çının sesini bastırırcasına yüksek bir sesle karşısındaki kişilere bir yandan patlıcan oturtması tarifi yapan, bir yandan da isterik kahkahalar atan terbiye-özürlü kişi ve ki­şiler karşısında kim üzül­mez, kim toplumsal acı çek­mez ki?.. Karşı kaldırıma geçmek için adımlarını, elindeki be­yaz bastonuyla yokladığı yol­dan gelen sesin yönüne at­mak zorunda olan bir kör ki­şinin koluna girip, karşı kal­dırıma onunla kolkola geç­menin iç huzurunu bu so­rumluluğun sahibi çok kişi, bir başka özürlü kişinin te­kerlekli sandalyesini sürer­ken de duyabiliyor, fiziksel engellerin zekasını geliştir­mediği bir çocukla karşılıklı konuşmaya girebildiğinde de duyabiliyor da... Özürleriyle sadece kendi­lerine değil, çevrelerine de, bireyi oldukları topluma da rahatsızlık veren terbiye- özürlü kişilere yardımcı ola­mamaları ise, toplumun böy­lesi sorumlu kişileri için ayrı­ca değişik bir acı da oluştu­ruyor. Bu özürlü kişilere bir yar­dımda bulunamamak, tattır­dığı acı dışında bu sorumlu kişilerde üstelik öylesi bir ça­resizlik duygusu da uyandırı­yor ki... İnanın, bu özürlü varlık­ların karşısında duyulan acı­dan daha da acı geliyor insa­na, toplum içindeki bu çare­sizliğinin ve yalnızlığının duygusu...

Etiketler:, , , , , , , , , , ,

YASAL UYARI: Bu sitede yer alan tüm içerik, METE AKYOL'a aittir. METE AKYOL'un yazılı izni olmadan, bu içeriğin kopyalanması, imzalı veya imzasız kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Menu Title