Dikkat!.. Terbiye Özürlüleri Toplumu Oluşuyor…
Birer bireyi oldukları ortak toplumda, kendileriyle birlikte yaşadıkları özürlü kişilere yardımcı olmak, toplumun onlar dışındaki bireyleri için en önde gelen toplumsal ve insansal bir sorumluluktur.
Karşı kaldırıma geçmek için adımlarını, elindeki beyaz bastonuyla yokladığı yoldan gelen sesin yönüne atmak zorunda olan bir kör kişinin koluna girip, karşı kaldırıma onunla kolkola geçmenin iç huzurunu bu sorumluluğun sahibi çok kişi, bir başka özürlü kişinin tekerlekli sandalyesini sürerken de duyabilir, fiziksel engellerin zekasını geliştirmediği bir çocukla karşılıklı konuşmaya girebildiğinde de duyabilir.
Fakaaat, toplumumuzda sayıları her geçen gün hızla artan başka bir özürlü kesim vardır ki, vazgeçtik onlara yardım etmelerinden, onlara yardım etmeye kalkıştıklarından ötürü bile toplumun sorumlu kişileri, kendi kendilerine lanet yağdırmak zorunda kalmaktadırlar.
Toplumun, hiçbir zaman yardım kabul etmeyerek yaşamlarını, omuzlarındaki özürleriyle birlikte sürdürmek inadında olan bu bambaşka özürlü kesimi, aile terbiyesi özürlü kişilerden oluşmaktadır.
Ülkemizde belirli düzeyde bir aile terbiyesiyle yetişen ve yaşamlarını, ailelerinden aldıkları bu terbiye çerçevesinde sürdüren kişiler içinde yaşadıkları toplumda sayıları katlanarak artan bu terbiye-özürlü kişilere en küçük bir yardımda bulunamadıkları için toplumsal bir acı çekmektedirler.
Bu kişiler, toplumun görme özürlüleri karşısında, yürüme özürlüleri karşısında, konuşma özürlüleri karşısında kendileri ne denli onlara yardımcı olmakla sorumlu görüyorlarsa, toplumun terbiye-özürlüleri karşısında da kendilerini aynı düzeyde sorumlu görmektedirler ve...
Kendilerinde bol bol var olduğunu bildikleri terbiyelerinden, ona en çok gereksinim duyduklarına tanık oldukları bu özürlü kişileri de yararlandırmaya kalkıştıklarında, bu sorumluluk duygularından ötürü kendilerine lanet yağdırmak zorunda kalmaktadırlar.
Ülkenin en gelişmiş kentinin, uygar yaşama en uygun lokantasında bile, fazla kaçırdığı içkinin sıcaklığına dayanamayıp, bunaltısını, herkesin ortasında ceketini çıkararak gidermesini doğal karşılayan ve bu davranışından kendi bile rahatsızlık duymayan terbiye-özürlü bir kişi, üzerine dikilen gözlerin de, üzerinden kaçırılmaya çalışılan gözlerin de çok zaman farkında olamamaktadır.
Aynı terbiye-özürlü kişi, toplumsal sorumluluk sahibi bir kişi tarafından uyarılmasının, gerçekte kendisine uzatılmış bir yardım eli olduğunu anlayabilmenin de çok uzaklarında kaldığından, bu yardım elini doğal olarak kendine özgü davranış biçimiyle ve kendine özgü sözcüklerle geri çevirmekte ve...
Bir özürlüye yardım etmek isteyen
“topluma sorumlu ve saygılı" bir kişiyi, böylesi bir yardıma kalkışmasından ötürü kendi kendine lanet edecek noktaya getirebilmektedir.
“Parasıyla değil mi?” fütursuzluğuyla ellerini kollarını sallayarak girdiği düzeyli bir lokantada, bıçağını tabak kenarına sinirli tempolarla vurarak garsonun dikkatini çekmeye çalışan bol paralı, altın yüzüklü, neyin simgesi olduğunu kendinin de bilmediği rozetli bir terbiye-özürlü kişiye kim yardım etmek istemez?
Ailesinden almış olması ve toplum içinde uyguluyor olması gereken bir terbiyeye acilen ve şiddetle gereksinim duyduğunu her davranışıyla ilan eden bu terbiye-özürlü kişiye, kendindeki terbiyesinden hangi sorumlu kişi birşeyler vermek istemez ki…
Ülkenin bir üst düzey sanatçısının, kentin bir üst düzey klübünde verdiği konserini dinlemek için gelmesine karşın, vazgeçtik onu dinlememesini, sahnedeki sanatçının sesini bastırırcasına yüksek bir sesle karşısındaki kişilere bir yandan patlıcan oturtması tarifi yapan, bir yandan da isterik kahkahalar atan terbiye-özürlü kişi ve kişiler karşısında kim üzülmez, kim toplumsal acı çekmez ki?..
Karşı kaldırıma geçmek için adımlarını, elindeki beyaz bastonuyla yokladığı yoldan gelen sesin yönüne atmak zorunda olan bir kör kişinin koluna girip, karşı kaldırıma onunla kolkola geçmenin iç huzurunu bu sorumluluğun sahibi çok kişi, bir başka özürlü kişinin tekerlekli sandalyesini sürerken de duyabiliyor, fiziksel engellerin zekasını geliştirmediği bir çocukla karşılıklı konuşmaya girebildiğinde de duyabiliyor da...
Özürleriyle sadece kendilerine değil, çevrelerine de, bireyi oldukları topluma da rahatsızlık veren terbiye- özürlü kişilere yardımcı olamamaları ise, toplumun böylesi sorumlu kişileri için ayrıca değişik bir acı da oluşturuyor.
Bu özürlü kişilere bir yardımda bulunamamak, tattırdığı acı dışında bu sorumlu kişilerde üstelik öylesi bir çaresizlik duygusu da uyandırıyor ki...
İnanın, bu özürlü varlıkların karşısında duyulan acıdan daha da acı geliyor insana, toplum içindeki bu çaresizliğinin ve yalnızlığının duygusu...
engelligörgügörgüsüzlükiç huzurmete akyolpatlıcan oturtması tarifitekerlekli sandalyeTerbiyeterbiye-özürlü insantoplumtopluma saygılı bireyleruygarlık