Köyün
ağasının oğlunun düğününden dönen köy halkı, soluğu köyün en güzel, fakat en fukara kızının babasının tek gözlü evinin kapısı önünde aldı.
Sevinçli haberi, köyün en yaşlı, en itibarlı kişisi verdi:
“Gözlerin aydın olsun, müjdeler olsun, Recep kardeş" dedi
“Ağamız senin kıza hem Hoşgeldin'
dedi, hem kızının elini sıktı, hem de kızının sıktığı elini bir tuttu, bir tuttu ki... Tam üç dakika bırakmadı, öyle kalakaldı..."
Kalabalık arasından bir başka kişi, yarım bulduğu bu sevinçli haberi hemen tamamlayıverdi:
"Ağamız, kızının elini uzun uzun tutmakla kalmadı, Recep Emmi" dedi
"Ağamız, gözlerini kısarak tan da, hafiften hafiften gülümseyerekten de baktı kızına...”
Köyün en fakir kişisi
Recep Emmi, duyduklarına inanmakla, inanmamak arasında sıkışıp kaldı:
"Benimle alay etmiyorsunuz, benimle eğlenmiyorsunuz, değil mi hemşehrilerim?” dedi
“Ağamız kızıma sahiden de öyle, gözlerini kısaraktan, hafiften hafiften gülümseyerekten de baktı, değil mi?.. Doğru söylüyorsunuz, değil mi?..”
Recep Emmi'nin beklediği onay, bir koro düzeniyle tüm kalabalıktan geldi:
“Vallahi de doğru, billahi de doğru, Recep Emmi...” dedi herkes
“İki gözümüz önümüze aksın ki, hepimiz gözlerimizle gördük bunu...”
Recep Emmi’nin güzel kızı her sabah çeşmeye giderken kendisini hayran hayran seyreden köyün delikanlılarından biri, sevinçli habere bir tutam daha sevinç ekledi:
“Bunların hepsi belki göremediler ama, ben gözlerimle gördüm, Recep Emmi" dedi
"Ağamız, kızının elini uzun uzun sıktıktan sonra bir de ne yaptı biliyor musun?.. Kaşla göz arasında elini kızının beline de doladı."
Kalabalıktan iki kişi, bu en sevinçli haberi veren delikanlının gördüğü bu en sevinçli manzarayı kendilerinin de gördüklerini söylerken, kalabalığın öteki bölümü, bu talihli delikanlıların üzerine atıldı:
“Haberin asıl büyüğü meğer sizdeymiş, aslanlar" diye çullandı herkes
“Ağamız madem elini kızın beline de doladı, o halde deminden beri burada ne demeye susup duruyorsunuz da, mahallemize bu büyük
müjdeyi bir an önce vermiyorsunuz?.."
Köyün en fakir kişisi
Recep Emmi'nin tek gözlü evinin kapısı önündeki mahalleli kalabalığı, bu müjdelerden sonra oturup, bu müjdeleri değerlendirmek istedi.
“Ağamızın, bizim Recep Emmi nin güzel, fakat fakir kızının elini sıkıp, kendisine ‘Hoşgeldin'
demesi, hepimiz biliyoruz ki, mahallemiz için büyük bir şereftir. Aranızda benim bu yorumuma katılmayanınız var mı?”
Mahallenin, birkaç kahvesinden birinin
“ahkamcıbaşı” sının
bu yorumuna, mahallenin öteki kahvelerinin
“ahkamcıbaşı”ları
bile itiraz etmediler.
“Çok haklısınız, üstadımız" dediler
“Üstelik siz hem yaşını, hem başını almış deneyimli bir yorumcu olarak, bu konuda muhakkak ki en isabetli görüşe sahip olmalısınız... Ayrıca, son seyahatinizde satın aldığınız anlaşılan yeni moda kostümünüz de, düşman çatlatıyor, doğrusu... Mahallemize getirdiğiniz bu şehirli görüntünüzden ötürü de size tebriklerimizi sunarız.”
Bir başka kahvenin ahkamcıbaşı, üstad olarak kabullendiği bir önceki ahkamcıbaşının yorumuna, kendi naçizane yorumuyla katıldı:
“Ağamızın, bizim recep Emmi'nin kızına ‘Hoşgeldin'
demesi, üstelik bir de elini sıkması mahallemiz için elbette büyük bir şereftir ama..." dedi
“Ağamız, o sıktığı eli tam üç dakika süreyle bırakmamakla, bana göre, çok anlamlı bir mana da ifade etmek istemiştir. Şimdi mahallece hepimize düşen mahallesel görev, ağamızın bu manalı el bırakmaması hareketinin arkasındaki derin manayı görebilmek, bunu değerlendirmektir."
Genç bir yorumcu, ağanın bu hareketini, kendi boyunun derinliğinde değerlendirdi:
“Bence ağamız bu hareketiyle, 'Şeref vardır ki, şereflerden de üstündür’
demek istemiştir” dedi
“Yani mahallemizin kızının elini sıkmakla ağamızın mahallemize verdiği büyük bir şerefin yanısıra, elini kızın elinden tam üç dakika sureyle ayırmayışıyla, sanki iki elin birbirlerine japon zamkıyla yapıştırılmış gibi ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu da anlatmak istemiştir. Ve... 'Size bahşettiğim birinci şerefle yetinmeyin… Mahallenizde böyle güzel bir kızınız olduğu sürece, bakınız, size işte daha büyük böyle şerefler de bahşederim... Çünkü yeryüzünde öyle şerefler vardır ki, daha önceki şereflerden de şereflidir’
gibi bir mesaj vermek de istemiştir.”
Köyde birbiri ardısıra açılan kahvelerden birinin yorumcusu daha katıldı olayları değerlendirmeye:
“Mahallemizin bu güzel kızına ağamızın ‘Hoşgeldin'
demesi de, elini sıkması da, hatta elini üç dakika sureyle bırakmaması da, ağamızın son jesti çerçevesinde değerlendirildiğinde pek bir anlam ifade etmemektedir, arkadaşlar" dedi ve bu
görüşünü şöyle açıkladı:
"Biraz önce bir delikanlı kardeşimiz, ağamızın özel bir jestini anlattı, iki delikanlı kardeşimiz de kendisini onayladılar' dedi
“Ağamızın bu özel jesti, kolunu bir ara mahallemizin güzel kızının beline dolaması ve onun belini sarmasıdır... Bence, mahallemiz için ne denli şeref verici olurlarsa olsunlar, ağamızın ilk üç jestini bir kenara bırakalım ve... Yorumlarımızı, ağamızın bu son jesti konusunda yoğunlaştıralım..."
Mahallenin tüm kahvelerinin yorumcuları, çok yerinde buldukları bu öneriden sonra başbaşa vererek, yorumlarını köyün ağasının son jesti konusunda yoğunlaştırmaya hazırlanırlarken...
“Hele pek o kadar acele etmeyin de, biraz durun bakalım..."
Köyün en güzel ve en fakir kızının babası
Recep Emmi'nin bu çıkışından sonra mahallenin tüm halkı da, onları yönlendiren kahve ahkamcıbaşıları da birden sustular, birlikte güzel ve fakir kızın babasına kulak verdiler.
“Bırakın bir el sıkmayla, bele bir kol dolamayla verilen şerefi” dedi Recep Emmi
“Bu işin sonunda ağamız kimbilir belki de 'Sizde şeref nasılsa çok var… Ben size şeref vermekten vazgeçeyim de, onun yerine biraz para vereyim, ha?
diyecektir belki de... El sıkmaktan, bele sarılmaktan sonra ağamızın ne yaptığını sanki hangimiz biliyoruz ki?..”
Tüm mahalle halkı,
Recep Emmi’nin görüşüne hak verdi.
Ve böylesi işlerin sonunu pek çok merak ettiklerinden ötürü de, gerçekte ne olup bittiğini öğrenebilmek için, mahallelerinin en güzel ve en fakir kızının eve dönmesini beklemeye başladılar, gecenin göz gözü görmeyen böylesi zifiri karanlığında...
AğaahkamcıbaşıdüzenfakirjestköyKöy ağasımahallemete akyolRecep emmişerefşereflendirmek